13 Temmuz 2009

Kaymaklı kurabiyelerim...



Kaymaklı kurabiyelerim 18 aylık oldu artık birşey anlatınca dikkatle gözümün içine bakıyor olmalarına bayılıyorum birde kafa sallayıp onaylamaları varki ısırrrr yanii

gecen pazartesi kadının izin günü, evde yalnızız bir koşturmaca gidiyor derken Alya ortadan kayboldu, hiç tekin olmuyor bu kayboluşlar muzurluk peşinde olduklarından bir dakikada iş bitiriyorlar ..baktım ki bizim kız merdivenleri tırmanıyor büyük bir keyifle indirdim çığlık kıyamet neden izin vermiyorum diye...bıraktım çıktı kuzucum ama bende de tehlike çanları çalmaya başladı haliyle biraz tırmanmasına izin verdim sonra ikna ettim bir şekil ve Salı ilk iş gidip bir kapı alıp taktım merdiven çıkışına çoook tehlikeli oluyor ev kızlar büyüdükçe çok geçmedi tırmanma kervanına Ecoş da katıldı...şimdi uykuya odalarına giderken kendileri çıkıyorlar merdivenlerden nasıl hoşlarına gidiyor arada da oynatıyorum ama kontrollü çıkmayı beceriyorlar da inmek na mümkün:( çok dikkatli olmak lazım

artık evde oynadığımız oyunlar da tükendi sıkılıyorlar bir süre sonra herşeyden yeni keşifler peşindeler:)ne mutfak eşyalarından hayır kaldı ne de makarna partilerinden hepsinin papucu dama atıldı ne yapsam bilemedim

havuz alıp toplarla doldurdum 1-2 gün idare etti artık uğramıyorlar,
geçenlerde de hadi su dolduralım havuzu dedim doldurmaz olaydık girdiler çıkarabilene aşk olsun nasıl bir ağlama krizi zor çıkardık hatunları...

kitapları çok seviyorlar artık oyuncak almıyorum bolca kitap alıyorum zaten özellikle Pisi kedinin maceralarına bayılıyorlar...

Baba - mama- düdan-atta -aded (aydede) diyorlar ama hala anne diyen yok:( eninde sonunda derler di mi? bana da baba diyorlar babalarına da,anne dedirtmeyi başaramadım hatunlara...

dün yine parka gittik salıncaklara bindiler inmek istemediler bir türlü...
sonunda eve bir salıncak mı alsam ne yapsam bilemedim, ev bu gisişle çocuk yuvasına döndü dönecek zaten iyice şakülü kaydı olsun herşey onlar için

öyle çabuk geçiyor ki zaman hiçbirşeye yetişemiyor gibi hissediyorum kendimi...kızlar için daha ne yapabilirim sorgusu her an ensemde..evdeyken bir fırsat bulup dışarı kaçsam, arkadaşlarla bişiyler içip iki laf etsem diyorum, dışarı çıkıyorum vicdan azabı sarıyor her yanımı neden evde değilim diye...bir türlü dengeyi oturtamadım..

ama geçenlerde psikiyatrımla konuştuk ona bu dumur hallerimden bahsedince, "sen onları çokkk sev gerisi nasılsa gelir" dedi "ve onları çok sevebilmen için senin de kafanın yerinde olması lazım dolayısıyla kendine ayırdığın vakitleri vicdan azabına dönüştürme" diye de ekledi...güzel konuştu sağolsun ama pratikte ne yazık ki bu denli başarılı olamıyorum ..

ben onları herşeyden ve herkesten çok seviyorum zaten hemde deliler gibi:)

40'ına merdiven dayamış Kadın kısmısı...

Büyüdüm ben artık 40 yaşına geldim bu yüzden bu seneden tezi yok bazı şeyleri geride bırakasım var...
nasıl yapacağım hakkında fikrim yok ayrı ama çabam olacak en azından kararlıyım...

öncelikle insanlara tutamayacağım sözler vermemeyi öğrenmek istiyorum, kimse silah zoruyla alıkoyacak değil ama ben oldum olası hep "geliyorum" der sonrasında da o gidilecek gün başıma gelenler yüzünden iptal etmem gerekirken "amannn çok ayıp olur" nidaları atarak katılırım bir şekil mevzubahis gidilecek yere...başıma gelenlerse öyle özel bişiy değil esasen, günlük tanıdık işler ama özellikle birilerine söz verdiysem sanki Evren bana bu döngüyü kırmamı öğretmek istercesine o gün herşey ya ters gider, ya iş bitmez ya benim pilim biter...

artık tutamayacağım sözler vermicem bu sebepten en azından denicemm...

sonra, şu incelikler yüzünden incinmiş hallerimden de sıkıldım...
kimsenin benim kafamın içinde geçen detayları okuma mecburiyeti yokken ama "ya okursa" diye milletin aklına dahi gelmeyecek 50 detay oluşturup, onlarla boğuşmak da istemiyorum artık zaten, bu kadar düşünmekten yakında adımı da unutursam şaşmamalı kafa gitti gider hallerde...kaba olamam bilinir ama eskisi kadar detayları gözünüze sokmazsam bu konuda da yol alabildiğimin göstergesidir "aferin arkadaşıma adam oluyor" deyin geçin sizde takılmayın olur mu?
hoş zaten "aman allah razı olsun" dediğinizi de duyar gibiyim...:)

haaa, kilolarıma da takmadan yaşamayı öğrenicem bu sene "ay sen hamile misin?" diyenlere "evet" deyip suratlarının hallerine bakıp eğlenmeye karar verdim ne taksiratım var yahu, göbeğimi soran herkese hamileyken aldığım ve vermediğim kiloları ve detaylarını anlatmasam olmaz mı? olur...

hamileyim abicim öyle biline, bir gün doğurucam elbet vakti var daha, bu konuda edilecek lakırtılara göre karşımdakilere dokuz doğurtacak cevaplar verme kapasitem gözönünde bulundurulup fazla kıpraşmamaları özellikle önemli tabi yoksa bünye su kaynatıp sapıtabilirim...

aman sormasınlar ben memnunum bu hormonlu patates halimden aaaa değilsem de benim sorunum...en son kuzenlerin düğün muhabbetlerinde beni neredeyse 3 senedir görmeyen akraba kısmısı canımı sıktı da, ondan bu serzeniştler...

diyemedim ki, " yahuu siz bir de geçen yazki halimi görseydiniz sumo güreşçileri gibiydim" diye...

"altınları hazırlayın anacım 3.bebek geliyor" dedim şimdi zavallı annem uğraşıyor benim yerime:)"milletin ağzına verilecek laf mı bu diye:) çok sinir ettiler napim:)

ayy eğleniyim biraz bende şu hayattan yahu tamamen bana ait malzemeler yüzünden her gün karalar bağlamaktan sıkıldım aaaa...
hedefim bu yaşgünümde eski halime ulaşmaktı olmadı bir sonraki seneye inşallah:)

"lüzümsuz işler kraliçesi" tacımı da isteyene severek vermeye hazırım...
kendi başıma açtığım üstüme vazife olmayan işler yüzünden aylardır burnumda tüten caaanım arkadaşlarımı göremez oldum..bundan sonra hiçbir işe atlamıcam en baba sazan edasıyla deli miyim neyim zaten vakitsiz yaşarken nedir benim bu aferinci halimm ne gereksiz..."ben bilmez" deyip geçicem..

Kivi'mi ösledim be , Semoşumu da , Eylül'ümü bile göremez oldum ki, hani onunla yine arada görüşürdük o da mümkün olamamakta...onlar biliyor kendilerini, bundan sonra ayda 1 kez herkeş bir araya toplaşıp görüş yapacak yolu yok en sevdiklerimden en uzak günler yaşamaktan da sıkıldım aaa...

ahan da 40 'ına merdiven dayamış kadın kısmısı dumur hallerinden seçmeler...
daha da var ya, şimdi vakitlice yatıp uyucam buna da özen göstermeye karar verdim çünkü sonra uykusuzluktan sinirlerim yıpranıyor en yakınımdakileri dişliyorum sebepsizce...

işte böle dahası da, arkası yarın öbürgün filan artık...

4 Haziran 2009

Bir öpesim var...

Şimdi, benim bıdıklar artık 16.aylarının içindeler ya, haliyle o minik yanaklar her geçen gün daha da öpülesi bir kıvama bürünmekte ve itiraf etmeliyim pek de lezzetli görünmekte ama siz yine de öpmeyin! hele hele etrafta birde ben varsam sakın! dudaklarınıza sahip çıkın, kendinize engel olun ama öpmeyin aman diyim...

hadi kendinizi tutamadınız öptünüz, ve benimle gözgöze geldiğinizde bakışlarımdan kaçacak delik arıyorsunuz ee haklısınız da, ama hala niye kaçmadınız o da ayrı , salaklaşıp tekrar öpmeyin!

hani sanki, "acaba buna mı kızdı? amannnn canım ne var bunda" dercesine deneme yanılma yoluna gitmeyin...adı üstünde de-ne-meeee...

ben kimsenin bebişini öyle şap şup öpmem, zaten bizde bebiş kısmısı öyle de öpülmez sadece koklanır aldığımız terbiye bu yönde...

ama benim terbiyemin bir yumurta kıtlığı zamanına denk geldiği de apaçık ortada, yani o yüzden zaten siz siz olun hiç öpmeyin...hani terbiyesiz olma durumum dolayısıyla...açıkladım da bak...

çok mu uzattım? yeni başlamıştım oysa..

ben bile kıyamazken o gül yanaklara dokunmaya ağzımdan bir kaza çıkmasın sonra benden söylemesi...

amannn diyim...

Al Pacino foto




seviyorum adam seni:)

Al Pacino olayı...



Benim bu adamı sevmek için çoookkkk nedenim var... bir kere, o bakışları inanılmaz her ne kadar bayağı bir yaşlanmış olsa da , yine aynı derinlikte bakmaya yeminli herif... oyunculuğuna zaten söylenecek söz yok...

çekiciliğine de laf edebilecek birisi varsa kör olmalı, ya da frijit diye düşünüyorum çok mu abarttım? abartırım öyle çünkü, bence çoookkkk abartılı bir çekicilik:) hani her ne kadar, "libidomu kaybettim hükümsüzdür" desem de , o bu kapsama alanının dışında hoşş ne yazık ki benim kapsama alanımın da dışında olması sebebiyle tüm bu ettiğim lakırtılar hayal filan falan statüsünde kabul görür ancak...olsun bu da güselll:)

Kadın kokusu filminin en can alıcı sahnesini seçmem de bu sebeple hem nostalji olsun didim , hem de, şu dans ettiği hatunun yerinde olmak vardı ya olmadı başka sefere:P

2 Haziran 2009

Vur kadehi ustam...

vur kadehi ustam...
bu gece de sarhoşuz...
kalan sağlar bizimdir acidan mayhoşuz
iki satirlik adamlari musallat ettik ömrümüze
bundandır böyle dibe vuruşumuz...


Sila'dan dinledim önce sonra, Ferhat Göçer de söylemiş...
ama sözler Sila'ya aitmiş, ne güzel yazmiş, nasıl güzel bir yorumdur , nasıl bir güzelliktir bu kadın ? farkında mıdır? bilmem
tek bildiğim bu ara dinlediğim neredeyse tek şarkı...yüreğine, ağzına sağlık...

sorumlulukları yerine getirip, her iş bittiğinde, annelik elbisemi çıkarıp , yamalı entariyi üzerime geçirdiğim anlarda tek yapmak istediğim bir şeyler içmek ve kafa dengi dostlarla böyle şarkılar eşliğinde biraz ruhu depreştirmek...

farkettim ki , hamilelikti emzirme dönemiydi derken bünye özlemiş alkolü ve beraberinde getirdiği o deli ruh hallerini...

bundandır böyle evdeki sorumlulukları toparlayıp her fırsatta bir yerlere kaçmaya çalışmalarım...

merak edenler varmış, hepi topu 2 gece kaçtığım o soluk alma anlarına denk getirip aramış da, bulamamış ve algılayamamış nasıl bebeleri bırakıp alemlere daldığımı...

kendileri, algılamaları beklenmeyenler zaten ve yörüngede dahi değiller bakıldığında ya, aklıma geldi şarkıyı da dinlerken söyleyiveriyim rahatlasınlar dedim...


Bir deli düzeni bu ,
akıllı masalında....

bu sözler de yine Sıla'nın Dön demeği unuttum şarkısından

o da ayrı güzel bir şarkı...
seviyorum böyle güzel sözleri ben

bana uydurduğum yönleri olduğundan belki...

bir delinin düzeni bu, o kaçışları olmazsa başka türlü nefes alamayan,
akıllıların masallarına uymaması ondan...

uydurmaya da çalışmayın, delidir sizi de bozar...

21 Mayıs 2009

Boktan bir durum...

Annelik zor iş klişesini kullanmak istemesem de, elimde başka malzeme yok idare edin gecenin bu saati bulamadım başka bir lakırtı...

hoş, kimse kolay olduğunu söylememişti zaten kendim kaşındım, aldım boyumun ölçüsünü hatta şu anki kiloyla hiç bağdaşmayacak bir halde olduğunun da gayet farkındayım ya olsun analıktandır deyip, koca göbişin üzerine yatma hobisi geliştikçe gelişti iyi de oldu napalım ?alıştım böyle hormonlu patates gibin dolanmaya...geçen seneden bu zamana bi 10 kilo gitti kaldı 15 daha ya o da gidecek inşallah...

konu ben değilim, yani dönüp dolaşıp bana gelecek olması adetten ama esas mevzu ikizler yani benim Kaymaklı kurabiyelerim dünya güzeli meleklerim:)

şimdi, havalar ısındı ısınalı kızların bodylerinin kısa kollularına geçiş yapmış "cıbıl cıbıl dolaşalım "kanalından yayın yapıyorduk ya hani, zaten anaları gibi ateşli hatunlar olmaları sebebiyle soyunurken hiç sesleri çıkmaz, yeterki giydirilmesin hanımlar...

geçen yaz da öyle tek body ve bezle geçmişti bu sene de devam edelim dedik hatta, kolları uzun olup da hala giyilebilme ve apışarası çıtçıtları kapanabilme özelliği devam eden kışlıkların da kollarını kesmek suretiyle Yaz'a uyumlandırdık..

herşey iyi güzeldi lakin bugun hava bozunca yine pijamaları bacaklara giydirelim dedik olmadı, cıbıl bacaklar kabul etmedi eee öyle olunca kışın tulum gibi giydikleri ama artık boyları uzadıkça paçaları şort kıvamına bürünen uykulukları çektik üstümüze, uzun kolları da bir makas darbesiyle kısaltıp tüm günü mutlu mesut geçirdik taaaa ki, akşam üzeri saatlerine dek...

akşam üzeri arkadaşlar uğradılar bir kahve içimlik bizi ve kızları görmeye
maksat kızları görmek aslında ama, Ecoş cadısı yabancı insan kısmısına karşı olanca cadılığını sergilemek suretiyle gelen grubu ürkütmeyi hiç ihmal etmedi daha ilk dakikalarda, insanların yüzünü görür görmez basıyor yaygarayı susturabilene aşk olsun...

hiç anasına çekmemiş bu yanı, ama hiç ilgilenmeden kendi haline bırakılınca bir süre sonra uyum sağlayıp ortama karışıyor ya yine de öyle pek sıcak bir ilişki içine girdiği söylenemez..bir de Kraliçe ya hanım, öyle uzaktan uzaktan kesiyor milleti bir tek esmer ve yakışıklı olanlara kanı kaynayıp yanaştığı görüldü şu ana dek..bu özelliğini de itina ile anasından aldığına kanaat getirildi haliyle:)

Alyoşum cool prensesim ise, her zamanki sakin haliyle gelenleri inceleyip mesafeli tutumunu takındı... ortamda erkek çocuk görünce derhal en sevdiği oyuncakları verip tavlama derdine düşer eğer kanı kaynadıysa, sevmediyse çok fena favori oyuncaklar toplanıp gizli sığınağına götürüp saklanıyor:) yer edindi kendine salondaki koltuğun arkasını sığınak belledi hatun, akşam el ayak çekilince evdeki tüm kayıp kap kacak, yediğini sandığım oysa sadece kemirilip atılan elma parçaları, oyuncaklar bir yığın halinde orada istifleniyor...çok fazla el değdirmek de mümkün değil sabah kalkınca ilk iş gidip zulasını kontrol ediyor çok komik işle peşindeler ve hergün bir yenisi ekleniyor...

tüm günün yorgunluğuna değen de bu komediyi seyretmek zaten...

neyse, biz öyle arkadaşlarla sohbet muhabbet içersinde Alyoş ortamdaki erkek çocuğuyla mercimek fırında oynarken Ecoş girdi salona...heyheylerini dışarda bırakmış geldi hatun ve önce şöyle bir dolandı seyretti tepkisizce ortamı bende "amannnn kimse ilgi göstermesin bırakın" demişim zırıldamayı kestiğinden mutlu bir halde...

ama ilgilenmeyin bölümü beni ilgilendiriyor haliyle,

sohbet koyu, gelen arkadaşım erkek bebenin yuva mevzularını anlatmaktayken yerdeki oyun örtüsünün üzerinde ne idüğü belirsiz bir topak takıldı gözüme ve takılmasıyla oturduğum yerden zıplamam bir oldu, şu koca cüssemle panter misali topağa bir atlamışım ki, ne göreyim koca bir bok parçası ...

şoktayım, ilk defa bok görür gibi desem değil , kızlar doğdu doğalı burnum boktan çıkmış değil, her anlamda boka batmış günler yaşamışlığım dahi var ama, bu en boktanı yani ne bok yapacağımı şaşırmış bir halde kalakaldım...

yerde nerden geldiği anlaşılamaz bir kupa bok bana bakıyor, hemen en kocaman havlu kağıt ıslak mendil darbesiyle yok edildi ve anlaşıldı ki , Ecoşun gündüz giydirdiğim yavşak bodysinin apışarası çıtçıtları açılmış ve nasıl olduysa bezinin de bir kanadı açılmak suretiyle bok özgürlüğünü ilan edivermiş...güler misin ?ağlar mısın ağla tabii ,rezalet...

tüm gün kırk bez tak çıkar hiçbir vukuat olmasın da misafirlerin önünde olacak iş değil...Allahtan erken gördüm de diğer bebeler boka batmadan ortam kontrol altına alındı yoksa toplu hamam sefası yapacaklardı akşamın bi vakti...

Ecoşu kaptığım gibi altını nasıl değiştirdim, popusunu elini ayağını nasıl yıkayıp şartladığımı şaşırdım millet benden şaşkın beni seyirde...

velhasıl akşam sohbetimiz, "olur böyle şeyler bizde çocuk büyüttük" lakırtılarıyla nihayet bulduysa da, ben hala bu boktan durumu hazmedebilmiş değilim...

yabancı değildi gelenler yakın arkadaşlardı ama yine de, insan kendini çok boktan hissediyor yahuuu

valla çok boktan bir durum ama bunu da yaşamak varmış napalım yarından tezi yok o yavşak body den cam bezi yapmazsam ne olayım...

29 Nisan 2009

Nutella kardeşliği...

Sabahtan beri bir içim içime sığmıyor durumları sözkonusu
bu ara biraz arpayı fazla mı kaçırdım ne geceleri onca uykusuzluğa yıkılmam gerekirken full enerji dolanıyorum ortalarda...
kızlar sabah namazını mütakiben ayaktaydı oysa yine...
inanılır gibi değiller geçen akşam birisi gece 3 te uyandı, 5 te zor uyutabildim 2 saat debelendik ...kendi yatağı olmadı, yanıma aldım bir yandan ya alışırsa korkusu, bir yandan o kücücük kollarını boynuma dolamasının keyfi karıştık öylece ama uyutamadım onca çabaya rağmen...koca yatakta dört döndük kocişi yatağın en kenarına dek iteleyerek, olmadı aldım yatağına geri götürdüm 5 te daldı hatun, rahat bir 8 e kadar uyur derken 6 da sanki tüm gece ayakta kalan o değilmişçesine full neşe kalktı ve kardeşini de uyandırdı...zaten biri ayaktaysa diğerine de rahat vermiyor ...sıkılıyorlar tek başına, ikizlerde bu hep böyle mi merak ediyorum...

tüm gün onlarla kahvaltıydı sabah uykusuydu öğlen yemeğiydi , öğleden sonra uykusuydu, akşam üzeri yoğurtları, baby tv zamanı derken akşam oldu...
en çok pim ve pimba'yı seviyorlar 2 küçük penguen, birde drago ile oliver baş kahramanlarımız onlar çıkınca çığlık kıyamet ortalık..baby tvnin tüm şarkılarını melodileri filan ezberlemiş durumdayım, hatta çıkış sırasını bile hatmettim kendimi bazen yemek pişiriken filan da o şarkıları söylerken buluyorum kaybettim kendimi hükümsüzdür durumları:)

baby tv'yi hepi topu 1 saat seyrettiriyorum fazla değil ve bende yanlarında anlatıyorum olan biteni öyle yapmak gerekiyormuş diye, kim kimdir ne yapıyor ediyor teke tek anlatıyorum, ama arada şu program akışını değiştirseler çok mutlu olucam
baby einstain cdlerini de hatmettik bitti sıkıldılar hepsinden yeni arayışlar içerisindeyiz...

neyse bu arada kapağı elimde kalan çamaşır makinasını tamir ettirdim..
bu ara evdeki elektrikli aletler kendi kendilerini imha sürecindeler , önce 3 lü priz gitti, ardından tost makinası derken çamaşır makinasının kapağı elimde kaldı benim arıza katsayım aletlere kısa devre mi yaptırıyor ne anlamadım...
sonra, evde kısa çaplı bir dolap temizliği yapıldı, 3 tertip çamaşır yıkandı
akşam kızların mamaları yedirildi, kadına teslim edildi uyutsun diye ...
yemek yerken hep ellerine değişik objeler verip oyalıyorum kadın da o arada besliyor başka türlü yemiyor hanımlar bu gün tahta kaşıklarla oynaştık...

uykuyu da kadına sattım çünkü benimle uyumuyorlar, daha doğrusu beni 1 saat süründürüp sonra uyuyorlar oysa yardımcı kadın yatırdığında 10 dakikada bitiyor mevzuu

dr. a sordum "seni oyun arkadaşları gibi gördüklerindendir" dedi ben bu özlük işleri kendim yapma çabasındaydım oysa ya, yokmuş pek önemi daha doğrusu ilk aylar önemliymiş ama artık başkalarının da onları besliyor ve uyutuyor olması diğer insanlara da güven duymalarını sağlarmış bir bilenler öyle diyor...
iyi, uyku işini de şimdilik böyle çözdük gittiği yere kadar artık...

saat akşamın 8'i olduğunda benim pilimin bitip yıkılmam lazım di mi?
hayır kocişi arayıp "sinemaya gitsek" diye tutturdum ,
"yaaa hafta arası ne sineması şimdi" lakırtılarına kulak tıkıyarak...
çıkışta da, gecenin 12 sinde kocaman bol nutellalı bir waffle mideye indirildi, bu durumda kalori hesabına vurunca, yarın yemem gereken tüm öğünleri tüketmiş durumdayım
biliyorum...
pişman mıyım?
hayır
hatta waffle'ı hazırlayan çocuğa nutellayı sürerken, "elini korkak alıştırma bol koy" demişliğim bile var kocişin dirsek dürtmelerini görmezden gelerek:)

eve dönerken "sen nasıl kilo vereceksin merak ediyorum, hani yasaktı sana çikolata tatlı" diye söyleniyordu...

bense yüzümde kocaman bir gülümseme, dudaklarımın kenarında kalan nutellaları yalamakla meşguldüm
ne doyumsuz bir zevk bu kardeşim ya
atın beni en derin nutella kazanlarında kaynayım
şekerim varmış kimene
At'ın ölümü arpadan olsun, benimki nutelladan...

eeee onca nutella yersen gecenin 3 ünde hala ayakta bu satırları döşer oluyorsun haliyle

yarın kadının izin günü ve yalnızım kızlarla
şimdi gidip uyumazsam kızlar yarın beni evin hangi köşesine döşeyecekler bilinmez

ama olsun değdi valla kendime geldim
ne olurdu yenilen her gr nutella 1 kiloyu yaksa filan
nefis olurdu nefissssssss

yaşasın Nutella kardeşliği ve kim bulduysa bu nimeti helal olsun...:)

27 Nisan 2009

Doyur-ma güdüsü...

Bu aralar ruhum bulanık yine...
Anne olmanın dayanılmaz ağırlığı belki de hissettiklerim
bir yandan dünya güzeli iki meleğimin varlığıyla dopdoluyum ama el ayak çekilince yine o bildik tanıdık yalnızlık hala başköşede
ve bitmek tukenmek bilmeyen özeleştiriler
tüm günü en baştan sorguluyorum sabah akşam
hangi insan evladı kendine böyle bir işkenceyi reva görür?
yoruldun tüm gün zaten debelenmekten yat uyu di mi?
hoş uykular da aldı başını gitti bu dumur haller karşısında
bir detaycılık , bir sorgu, bir işe yaramama hissi
bu ne yaa?
neden bırakmıyor peşimi anlamıyorum...
şu aralar artık işsiz güçsüz evde olmanın da verdiği bir bunalım sözkonusu aslında,zaten çıbanın başı da bu biliyorum, artık para kazanamıyorum ve üretemiyorum ya sözüm ona...
sözüm ona buna değil bana aslında, tek hedefi benim bu konunun
tek kendimi gagalıyorum arada en yakınımdakiler de alıyor nasibini...
eşim dostum "eee işlerin en zorunu yapıyorsun annelik kolay mı?" deseler de yetmiyor
ne çok alışmışım meğer sabahtan akşama iş hayatı koşuşturmalarına...
sanki evde farklı bir tempo yaşanan, daha da yoğunu hatta ne zaman akşam oluyor anlamıyorum...

sabah 6 da başlıyor günümüz kızların ilk çığlıklarıyla bazen kıkırdayarak uyanıyorlar bazen çığlık kıyamet...artık rüya da görmeye başladılar herhalde ya da hep görüyorlardı ama artık daha çok mu etkileniyorlar ne gece uykularında da ağlamaklı oluyorlar kimi zaman...hele geçen akşam üzerlerini örterken öyle bir hıçkırıyordu ki birisi uyanık sandım rüyadaymış meğerse...hep güzel rüyalar görseler keşke hiç kabuslar olmasa ama buna müdahale edemiyorum...
kocaman oldu bebeklerim...
artık birşeyleri anlatırken direk gözlerime bakıp dinlemeye başladılar hatta
öyle keyifli ki onları seyretmek
hergünümü daha iyi bir anne nasıl olurum diye geçiriyorum..
daha sakin
daha az telaşlı
daha anne
ve tüm sivri yönlerimi törpülemeye çalışıyorum kendimce
çünkü ben hala her yaptığımı sorguluyorum hergün herşeyi hiç bıkmadan...
bu kadarı da fazla belki hoşşş bazen sapıttığımı söyleyenler de yok değil bu hassasiyet konusunda...ama hassas olduğum aşırı hijyen içinde yaşamaları veya her zaman en dogru sekilde beslenmeleri değil aslında duygusal anlamda doyumlu, kendine güvenen güçlü bireyler olmaları sadece...
çünkü gördüm ki yeme-içme konusunda , ne yapsam da olamıyor hep istediğin şekilde, tam tersi canları birşey yemek istemezse günlerce sadece çubuk kraker ve yoğurtla beslendikleri oluyor yaptığım onca sebze yemeğinin yüzüne bakmaksızın...
bu geçişler hep yaşanacakmış diş çıkartırken vs, öğrendim de artık bıraktım ucunu ..
çünkü yemek yedirmeye çalıştıkça, yememelerine takıyor insan sonra bir bakıyorsun çocuklarla saçma bir savaş halindesin ve artık olay inada binmiş...
neyse ki çabuk görebildim de döndüm köşeden artık hiç takılmıyorum , evde yiyebilecekleri yemek hazırlanıyor ama istemiyorlarsa keyiflerine kalıyor iş...
doktorun demesi de o zaten, "obez olacaklarına, zayıf ama sağlıklı olsunlar" dedi en son dinledim sözünü...dinlemeliydim...

"siz kendi yiyemediklerinizi cocuklarınıza yedirmeye çalışıyorsunuz" demiş pedagog benim gibi bu konuyu takıntı haline getirmiş olan bir başka arkadaşıma...
düşündüm haklılık payı yok değil...
hem dünyadaki tüm çocuklar çok mu güzel besleniyor düşününce
ya hiç beslenemeyenler...
vazgeçtim deştikçe daha kötü hissediyorum kendimi çünkü
ve farkettim ki, evdeki yardımcı kadından daha güzel yiyorlar yemeklerini
içim sızlayarak yemek yedirme işini de ona bıraktım
içimin sızısı üzüntüden değil ego bunun adı
birileri benim yapamadığımı daha iyi yapıyor ya nasıl olur? demedim
hoşş yalan dedim başlarda ona da direndim
sonra açtım sordum bir bilene..."bu işleri bizzat annenin yapması gerekmiyor mu?" diye
"siz annenizin size ne yedirdiğini hatırlıyor musunuz? oysa size ögrettiği oyunları hiç unutmadınız, bırakın o işi başkası yapsın, siz oyun oynayın onlarla kaliteli vakit geçirin kitaplar okuyun" dedi doktor
ve kendi annemi düşündüm bizde bu tam tersi işlemiş, ben sadece yemekleri hatırlıyorum...koca kız olmuş artık lise çağlarındayken bile ne zaman kafam bozuksa annemin tek bir lafı vardır "birşeyler ye hiçbirşeyin kalmaz" hala da öyledir...
"anne canım sıkkın" "ye birşeyler geçer"
bugün hala mevcut kiloları veremeyişim ve yemek mevzusunu hayatımın merkezine oturtuşum da bundan belki..
"ev yemeksiz kalmamalı" evdeki diğer işler tam yolunda olamayabilir belki ama bir ev yemeksiz olmaz illa evde ne varsa az çok pişirilip kotarılacak..
bir doyurma güdüsü ki sonu yok...
hastayım ben, vallahi bak böyle yazınca çıkıyor bütün manyaklıklarım ortaya
zaten yazmayı bundan seviyorum, en çok kendi kirli çamaşırlarım dökülüyor ortaya terapi gibi gelişi bundan belki de...

yemekte takıldı kaldı mevzuu ama, son 2 aydır benim hayatımın da merkezinde takılıydı da ondan... bugün böyle anlatabiliyor olmam tamamen rafa kaldıramadıysam da en azından kızları kendi manyak obez ruhumdan sıyırabildiğim için yoksa bunu da yapamazdım da, bu kadarını başarabildim diye kendimi iyi hissetme gayretindeyim...

bu bölümü geçtim ve ben elimi çeker çekmez onlar da inatlarından vazgeçtiler
bakıyorum, kadınla gayet güzel yiyorlar yemeklerini tüm inatları bana karşıymış

hayatın her aşamasında öğreniyor insan aslında, yıllardır okuduğum kitaplarda neye karşı direnç gösterirsen, hayatının merkezine oturur mevzusu tekrar ediyor kendini

taa ki, görebilene dek
gördüğüm anda hele bir de kafam çalışır da idrak edersem bitiyor
etmezsem kendi kendimi yiyorum herşeyden ve herkesten çok
ama biliyorum bitmeyecek bu döngü bu detaycılık, bu sorgu...

işte böyle...

17 Nisan 2009

Yine mi? Yeni mi?

Yasamimiz boyunca hep ayriliriz bir seylerden ve birilerinden...

ya bittiginden gitmesini isteriz ya bitmesini dusundugumuzden...

sigara,icki gibi kotu aliskanliklardan ya da artik bize aci veren ve hayatimizdan cikarmak istediklerimizden, en cok da sevgililerden...

ayrildigimizi soyledigimiz andan itibaren de bitti saniriz hersey.
hele etrafimizdaki ese dosta ve haberi olanlara da deklare ettiysek mevzuyu,
buyuk bir sukunetle soyleriz sanki tum yasanmisligi en derin sandiklarimiza gommuscesine...

`tam 3 gun oldu tek nefes icmedim` deriz mesela,

ya da `tek duble icmeyeli aylar oldu`

`gunlerdir konusmadik onunla, ne o aradi sordu, ne de ben tam 5 gundur ayriyiz artik`...

bilmedigimiz tek sey ise bu cevaplarda adi gecen zamanlardir aslinda...
saymaya basladiysak gunleri ve saatleri o is bitmemis demektir ve biliriz de, kendi kendimize bile soylemeye dilimiz varmaz tum hasmetiyle hayatlarimizda var olmaya devam ettiklerini ve olanca agirliklariyla en bas kosede oturduklarini...

henuz bir yere gidebilen de yoktur , bitebilen de...

her saate bir yenisini, her gune bir sonrakini eklemek kavusmanin gunleridir , artik yakindir tekrarini yasamak, ya da kaldigimiz yerden devam etmek herseye...
tum bu olan biten yeniden baslamanin olagan rituelidir sadece

ve biz hep biliriz her bitisin yeni bir baslangic oldugunu aslinda
tek bilmedigimiz neye basliyor oldugumuzdan ibarettir
asla da ogrenemeyecek oldugumuz iki soru...

Yeni mi?
Yine mi?

11 Mart 2009

Müge kadını...

Bilenler bilir kızlar doğdu doğalı bayağı bir Bakıcı kadın tecrübesi yaşandı tarafımdan, hatta başka laf edemez oldum sayelerinde öyle ki, hem burada hem de artık çok sık güncelleyemesem de, ikizanneleri.net sitesindeki köşemde çokça bahsetmişliğim var kendilerinden...

bu gece çenem düştü, yetmezmiş gibi uykum da kaçtı ya, sevdiğim ve zamanında çok daha sık takip ettiğim Sugibi'nin blogunu okurken son yazısında o bahsedince bakıcı konusundan nacizane yorum yaparken buldum kendimi ve aklıma gelen komik bir hadiseyi de yazmadan edemedim..yazma sebebim örnek teşkil etmesi aslında çünkü gerçekten önemliymiş de haberim yokmuş... anlatıcam...

benim bir yardımcı kızım vardı, Müge adında, sitedeki ya da buradaki yazıları takip edenler bilir çok kısa bir süre kaldı bizimle 2 ay filandı sanırım ama sevmiştik kendisini, Karadeniz insanı olmasının verdiği bir samimiyeti ve sempatikliği de vardı ve zaten o bakıcı- yardımcı kadın filan değil gizli bir stand-up sanatçısıydı...onunla ilgili detayları anlattığım yazıya aşağıdaki linkten ulaşmak mümkün...

http://www.ikizanneleri.net/yazar_yazi.asp?id=249&g=1

neyse, bu Müge gerçekten en vefalısı çıktı gelenlerin ve Gebze'den gelip gittiği için ayrıldı yanımızdan ama, ben birini bulana dek de bizimle kaldı sağolsun..
her ne kadar temizlik konusunda cok başarılı değilse de, günler onunla çok keyifli geçtiğinden mennundum kendisinden...

geçenlerde aradı daha doğrusu mesaj atmış "abla mutlaka uğrayıp kızları görmek istiyorum ikizannelerindeki yazını gördüm ne kadar büyümüşler" diye bende arayıp,
"ne zaman istersen uğra dedim, ben de mennun olurum seni görmekten"
ve ona bahsetmişmiydim de haberi olmuştu sitedeki yazılarımdan yoksa, hasbelkader bilgisayar açıkken meraklı melahatlık yapıp baktığından mı görmüştü bilemedim ve hatırlamıyorumda ama belli ki benim köşe yazılarının sıkı bir takipçisi olmuş ama blogdan haberi yok sanırım olsa, kırk tane yorum bırakmıştı şimdiye dek ve bu yazının özü de bir yorum hakkında aslında, anlatıcam...

bize çalışmaya geldiğinde, benden yerleri silmek için Vileda istemişti de,
"yok kızım kovaya suyu koy adam gibi sil" demiştim valla gıcıklığından filan da değil yapmam öyle abukluklar ama, gerçekten bende hep öyle silerim yerleri ve bence Vileda hani balkondu, dükkandı gibi mekanlar için tamam da ev için ı ıhhh... hele hele o günlerde kızlar yeni yeni emeklemeye başladıgından hijyen biraz daha önemliydi evde...

neyse bu çok fazla mevzu olmasa da, Müge haftada bir beni yokluyordu,
"abla valla ben süper silerim Viledayla bak bir al ne demek istediğimi anlayacaksın" diye bende ısrarla duymamazlıktan geldim ve almadım hala da yoktur evde:) gülüyorum çünkü gerçekten öyle zor ki birbirini tanımayan iki insanın tüm gün evde birlikte olması...kızlar doğmadan evvel ben çalışıyordum ve haftada bir gün temizliğe birisi gelirdi yeterdi de, oysa şimdi hergün iş güç var ve yardımcısız olamıyor, denedim de aslında ve yetişebilsem kesinlikle almıcam kimseyi ya mecburum...

uzattım yine ee bu bir ritüel zaten...
şimdi, alınamayan Vileda yüzünden sevgili Müge benim sitedeki yazımı okuyunca geçmişi hatırlıyor ve bir yorum bırakıyor, allahtan yorumlar süzgeçten geçiyor olduğundan yayınlanmıyor ve hani yayınlanacak gibi de değil zaten...
benim de çoookkk sonra haberim oldu site yöneticimizle bakıcı kadın konusunda konusurken bahsetti ve Mügenin kendisi de söyledi telefonda konusurken,
"ben senin yazılarına yorum da yaptım abla ama yazmadılar" diye:)

yorum şöyle;

"abla sen bir Vileda alsaydın ben seni asla bırakmazdım sen dünyanın en iyi annesi ve insanısın" diye...şaka gibi değil mi? bana öyle gelmişti ilk duyduğumda...o ara çok stresli geçiyordu günler diye arkadaslar ben,i neşelendirmek için söylüyorlar sanmıştım değilmiş... gülüyorum ağlanacak halimize...
ne kadar basit konulara takılarak gidebiliyor bu insanlar inanılır gibi değil ve belki de onun için gerçekten çok önemliymiş ama ben salak anlamamışım...
öyle çok şey oluyor ki bir tek gün içinde bile, kırk tane şey anlatıyorum dönüyorum hiçbiri olmamış ya da, yarım yamalak ve hele birde yengeç burcu insanıysan, evindeki düzene takık birisine öyle zor ki bu tanımadıklarıyla yaşam, anlatılır gibi değil ama, katlanıyorum çaresiz...

çalışan annelerin işi nispeten daha kolay gibi dicem hani göz görmeyince gönül katlanır hesabı ama onların da başka problemleri oluyor en yakın arkadaşlarımdan şahidim ...

ayyyyy yazmayacaktım bu konuda artık söz vermiştim kendime, yine dayanamadım anlatacak çok şey olduğundan belki ama toplasan beş para etmez...

aslında, çalışanı da, evde olanı da, yardımcı-bakıcı kadın olanı da hepsi zor mesele, kadınlık zor vesselam tüm mesele bu belkide...

hele birde anne olunca, olanı biteni toparlamak iyiden iyiye karışıyor ya da ben hala alışamadım anneliğe bilemiyorum...bazen bünye kaldırmıyor , zaten arıza katsayısı yüksek olunca çabuk su kaynatıyorum ama, öğrenicem bir şekilde kararlıyım, kendim için olsa yine umurumda olmazdı da, kızlarım için bu işin de üstesinden gelmenin bir yolunu bulmam şart...
herşey onlar için zaten...
daha doğrusu artık herşeyim onlar...

10 Mart 2009

Amannnn haaa...

Hani bazı tarihler vardır asla unutulmaması gereken Yaşgünü, Evlilik Yıldönümü vsss... gibi

biz kadın kısmısına yaranmak istiyorsanız bu tarihleri kırk telefona kaydedin ya da ajandaya, ya da sekreterlerinize sıkı sıkı tembih edin ama unutmayın...
bir anda dünyanın en kötü kocası olmaya hak kazanırsınız ya da kocalık hakkınızı toptan kaybetmeniz de mümkün...koca sıfatına henüz nail olamadıysanız ki, belli ki pek de aceleniz yok fazla sevinmeyiniz, sevgililikte de mümkün bu dumur durumlar...

ben de çok kayıtsız sayılmam esasen bu yaşgünü yıldönümü mevzularına ama eskisi kadar da takılmamaktayım artık... püfleye püfleye söndürülen mumlarla yaşımı ifşa etmekten yana da yok bir kaygım sadece lüzumu yok, zevk vermiyor ve hiç de vermedi...

zaten yaşgünleri çocukların keyfi bence o yıllarda bolca kutlanmalı, 20 li yaşlara kadar tamam, sonrası gereksiz...

benim için en muhteşem kutlama, sevdiklerimle birlikte keyifli bir balık lokantasına şöyle yaşüzüm eşliğinde balıklama bir dalış olur mesela...hediye olarak da her biri farklı çikolatadan oluşan bir kutuyu elime tutuşturursanız, değmeyin keyfime...
bir kavanoz nutella bile olur hani geçerken uğradıysanız...

ama bu şaşalı kutlamalardan hoşlanmıyor olmak benimle alakalı bir arıza...
yani benim 2 beden küçüğüm olan kızkardeş kısmısının yaşgününün unutulması galaksiyi terketmekle eşdeğer bir önem taşımakta...öyle ki yaşgününe günler kala hiç utanmadan etrafındaki herkesi harekete geçirip, "aman haa unutulmasın" şeklinde bir komedisi dahi vardır ve tüm bu çabaya rağmen unutanları kısa süreliğine çizmişliğine de şahit olundu geçmişte...

amaaa tüm bu yaşgünü yıldönümü filan hikaye
esas bazı günler var ki, bence erkek milletinin bu konuda artık kendi iyiliği için harekete geçme zamanı geldi de geçiyor bile...
hani oldukça büyük de tehlike arz ediyor aslında ve hatta , hayat memat meselesi olacak kombinasyonlar dahi oluşabiliyor zaman zaman...
ve bu günler içinde yaşanan mevzular her seferinde, "ne varki canım bunda şimdi bu kadar abartacak" tarzı vurdumduymazlıklarla geçiştiriliyor olsa da, Amannn haaa ters bir şey olmasın diyesi geliyor da geçiyor insanın...

hangi günler mi?
valla ben 12 senedir kociş kısmısına öğretemediğimden başkasına hiç akıl vermeye hakkım da yok aslında ama, diyesim geldi işte belki birileri dikkate alır da, gül gibi ilişkilerini veya can güvenliğini riske atmaz...

tüm bu laf kalabalığında bahsedilmeye çalışılan, biz kadın kısmısının ayın belirli günleri yaşadığı günler ve birkaç gün öncesi aslında hani toplasan 1 haftalık bir mevzuu ...son derece basit görünen ama şahsen beni köpek dişlerim kaşınır hale getirecek kadar çıldırtan, son derece tahammülsüz ve mutsuz bir hale getiren eee haliyle etrafında istemesem de nasibini aldığı bu dumur halceler...

dedim ya, üstüme vazife de değil daha doğrusu vazife edindiğim onca şey içinde bu birşey değil ama, etrafımda da gördüğüm kadarıyla bu tehlikeli günlerde yaşanan basit tartışmalar büyük kavgalara dönüşmekte, olmadık zarar ziyan çıkmakta ortaya diye yazasım geldi...

yaniii...siz erkek milleti, ya da kadınlarıyla iyi geçinmek derdinde olanlar diyelim. hani durup duruken bir tartışma ortamı yaşanıyorsa ve karşınızdaki kadın küçücük de olsa mevzuyu büyütme konusunda ısrar ediyorsa, sinirliyse, ne deseniz anlamıyorsa üstüne gitmeyin...
bu kıyağımı da unutmayın...
hepi topu birkaç günlük anlayış beklenen sadece
başka birşey değil
benden söylemesi
Amannn haaaa....

6 Şubat 2009

Dolap Beygiri...

Saat sabahın 4 ü uykum kaçtı ...çünkü tüm gün evdeki yeni yardımcıyla yaptığım tartışmaya taktım kafayı...bir kısır döngünün içinde gibi hissediyorum artık kendimi tam bir şeyleri yoluna koyuyorum bozuluveriyor, yorgunum hemde çokkkkk...laf anlatmaktan dilimde gerçekten tüy bitti...

kızlarla olmanın keyfi öyle doyumsuz ki, iyi ki doğurmuşum ruhum dinleniyor seyrederken yaptıklarını, gelişimlerini, yeni yeni yürümeye çalışmalarını...

beni en çok yoran etrafımdakilere laf anlatmak...1 senede 4 bakıcı gitti bu 5.cisi bu sefer yatılı alalım bari akşam da bir işin ucundan tutar dedik, hatun saat 8 de tavuklarla uykuya dalıyor...gerektiğinde kaldırırsak kalkarmış...uykudan uyandırıp bir çay verir misin mi diyeceksin...ben söylemiştim yatılı olmasın gündüzlü yeter diye ama onlar da ayrı bir arıza...denemedim değil yoksa..

"bende mi bir basiretsizlik var?" tarzı cümleler kurmak istemiyorum...saçmasapan hatunları başıma çekmemek adına ama kuruyorum ister istemez çünkü sinirlerim tepemde...ve çekiyorum da belli ki bunları hayatıma..derhal bozmalıyım bu döngüyü..

kadınlarla bozdum kafayı...
başka bir hayatım yok şu ara çünkü ...
ve bu şartlar altında işe de dönemiyorum kızları kime nasıl bırakıp gideyim...kreşe yuvaya filan vermek için de daha çok küçükler babaları olmaz diyor benim de içime sinmiyor zaten...
annemin desteği var sağolsun ama prostatlı bir seyir izlemekte...zaten onun da tek başına üstesinden gelmesine imkan yok...ve kaldı ki ona her gelişinde sil baştan herşeyi tekrar tekrar anlatıyorum...hani en büyük faydası kızların yanında güvenebileceğim biri olması...

ama şu yardımcı olsun diye para verip aldıklarım deli ediyorlar beni çünkü kurduğum tüm düzenleri yıkmaya geliyor gibiler, 2 laf edince de küsüveriyor hanımlar...kızlara mutfakta mama sandalyelerinde yemek yemeği öğretmişim çok da büyük bir keyifle gerçekleştirmişiz bu yemek saatlerini , mızmızlık ettiklerinde dolaplardaki kuruyemiş, bisküvi paketlerini ellerine tutuşturup oynatarak yemişler yemeklerini...bir gün 2 saat bırakıyorum eve dönüyorum bakıcı kadın kısmısı, elinde mama tabağı peşlerinde dolaşıyor ve ilk geldiği gün söylemişim bu evde şu düzenler var bunları bozdurmam, ısrar edersen sinirlenirim sinirlenince ben çok fena ısırıyorum adamı, hani koparmadan bırakmam diye...tek yapması gereken bazı kurallara uymak ama hayır o daha iyisini biliyor...

kızları kucağına alma, kucağa ben hiç alıştırmadım bebekliklerinden beri demişim...bir bakıyorum ikiside kucağında dolaşıyorlar evin içinde ...neden diye soruyorsun? ağlıyorlardı yahu bende evdeyim kızım ben neden duymadım ağladıklarını? çünkü sen bir kere aldın kucağına bu veletler de hemen kaptı mevzuyu şimdi şımarıklık yapıyorlar isteklerini sana yaptırabilmek için...

yemeklerden evvel su içirme, doldurma midelerini zaten dişleri çıkıyor adam gibi yemiyorlar demişim...elinde su biberonu dolanıyor... hayır beyinsiz dicem 3 çocuk büyütmüş kendi çocuklarını sözde

daha birsürü saçmalık...
hangi birisini anlatıyım ?
sıcak çay fincanını erişebilecekleri yerlere sakın koyma....
televizyonu ben açmadıysam sen sakın açmaaaa....
benim dışımda bu çocuklara dişleri kaşınıyor diye sürülen jel bile olsa aslaaaa ilaç vermmeeeee........
ve ben bunları anlatmaktan da, bunların beni anlamamasından da fena halde daralmış durumdayım...


son yazdığım yazılara baktım, artık kendimi tekrar etmeye başladım hep aynı mevzuudan bahsediyorum... bu yüzden artık yazma hevesim de kalmadı, eskiden bana çok zevk verirdi şimdi psikolog olarak kullanıyor gibiyim ama monolog bir konuşma var aramızda ben yazıyorum cevap yok...çünkü tüm gün aynı kısırdöngü içinde debelenip duruyorum...dışarıda olsam fikir yürütebileceğim birşeyler olur elbet...

dayanmam lazım, kızlar biraz daha büyüyene dek idare etmek zorundayım biliyorum ama artık limitlerim mi doldu ne kusuyorum içimdekileri rastgele...

ve beni tanıyanların anlayamayacakları kadar da sinirliyim...
yatıp kalkıp şükrediyorum kızlar ve biz sağlıklıyız ve çok şükür iyi bir hayatımız var diye hergün teşekkürler Tanrım diyorum bu ayrı bir bölümü mevzunun ama, gün bitip de, kendimle başbaşa kaldığım saatlerde öylece boşluğa bakarken yakalıyorum kendimi ve ne güzel bırakmıştım tekrar başladım sigara içmeye, kokusundan nefret etsem de o ateşin yanması hoşuma gidiyor bir şekilde...
bu şartlar altında kilo da veremediğimden bir de hormonlu patates gibiyim hala...

oysa bir önceki kadın gitmezden evvel ne güzel diyet programına da başlamıştım bir hastanenin, yine hepsi yarım kaldı yeni kadın gelince tekrar anlat...baştan başla evin düzeni, kızların sorumluluğu derken ben yine aynı haldeyim...

yarın annem geliyor... kızları ona bırakıp biraz nefes alabilmeyi umuyorum önümüzdeki hafta da kalacak umarım ve ben birkaç arkadaşımla görüşüp, biraz kafa dağıtabileceğim diye düşünüyorum...yapılacak işler listesinde birsürü işim var onları da halledicem umarım sokağa çıkınca...
sokağa çıkmak...
ne komik di mi ? artık hayatımda böyle bir kavram var, çünkü kızlar uyurken markete gitmek dışında annem ya da kardeşlerim yoksa kızları kimselere güvenip bırakasım yok..bu gidişle olacağı da yok...

yarın annem geliyor...
önce kuaföre gidip kendime çeki düzen vermeyi planlıyorum
ctesi arkadaşımla, bir kişisel gelişim çalışmasına katılacağım geçen sefer iyi gelmişti yine öyle olmasını umuyorum

sonra da güzel bir hafta geçiricem...herşey yolunda gidecek...kızlar yemedikleri yemekleri yiyecek...kadın biraz silkelenip kendine gelecek ya da gelmek istemiyorsa ve laftan anlamayacaksa yol yakınken gitsin de yeni birine anlatıyım, nasılsa bu böyle devam edecek bari belki o yenisi daha iyi anlayan biri çıkar...ya da bu kendine gelir....

ama bana gerçekten toplu halde geldiler tek bildiğim bu...

neyse önümüzdeki hafta güzel bir hafta olacak...

çok keyifli ve güzelllll...

herşey yoluna girecek..

biliyorum bir zaman geçecek ve bu günlere bakıp gülümseyeceğim sadece ama şu an yaşıyorken uğraşmak gerçekten zor geliyor...

biraz dinleniyim üstesinden gelicem biliyorum sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var...

biraz dinleniyim geçecek...

14 Ocak 2009

...... YENİ YIL'ım nerde?

"Bundan önce yaşadığımız tüm yılları kıskandıracak güzellikler ve sürprizlerle gelsin"

demiştim, gelmedi... belli ki benim sipariş ettiğim yıl yok daha ortada...
bu yüzdendir 2009'u henüz başlamış farz edemeyişim...

gazete sayfalarında, boy boy çıkan minnacık bebeklerin, çocukların, gençlerin tüm o insanların cansız bedenlerini görmek de yoktu bu senenin içinde, zaten mümkünse bir şey olsa da, hani bir büyü, birşey işte, dünyadaki tüm silahlar ve bizi tehdit eden tüm unsurlar kalksa ortadan demiştim...kalkmadı...

oysa ben, ilk gün uyandığımda gazetelerde şöyle haberler görmek istiyordum, "Dünyadaki mevcut tüm silahlar kullanılamaz halde"
nasıl geliyor kulağa? harika olmaz mı?
düşünsenize onca nükleer silah, mermi, tabanca pufff diye yok olacak nefis bir hayal...
kesinliklikle çok nefis ve benden evvel bu hayali kuranlar da olmuş...eminim başkalarının da olduğuna hala bir ümide sarılıp vazgeçmek istemeyişim ondan...

Arthur C.Clarke'ın Son Nesil 'indeki gibi uzaylılar gelse mesela ve yok etse yeryüzündeki tüm silahları...öyle güzel anlatmış ki yazar, onları yoketmek için tüm dünyanın biraraya gelip nasıl çabaladığını ama, tüm silahların uzaylılar tarafından nasıl da etkisiz hale getirildiği o ortamı...
zaten Arthur C.Clarke gibilerin bir şekilde olacakların illüzyonlarını gördüğüne inanmak istiyorum...
çok mu uçtum? daha başlamadım oysa...
gerçektir umarım bu hayal...
benim artık tek ümidim uzaylılar kaldı çünkü, başka bir nesil olmalı Evren'de adı insan olmayan, bir yerlerde barış içinde yaşayan, tüm günlerini mutluluk içersinde kendi keyiflerince keşiflerle sevgiyle geçiren, dünyadaki tüm bu saçmalıkları görüp, müdahale etmek üzere olan bir nesil olmalı, biz değiliz belli ki insan olduğunu sananların neler yaptığı ortada, zaten çok kalmadı yakında yok edeceğiz birbirimizi...etmeliyiz de hakettiğimiz de bu belli...

bu yüzden lütfen gelsin şu uzaylılar...
hatta gelmekle kalmayıp, suçsuz minicik bedenlerini hiç habersiz yok ettiğimiz, fütursuzca taciz ettiğimiz,
zehirli atıklarla zehirlediğimiz,
yok etmek için yaptığımız silahlara milyonlarca paralar harcarken, açlıktan ölmelerine göz yumduğumuz,
doğurup doğurup oraya buraya bıraktığımız,
tüm savunmasızlıklarına rağmen vurmaktan, canlarını hiç acımadan yakmaktan geri kalmadığımız, kısacası layıkıyla bakamadığımız yeryüzündeki tüm bu bebeklerimizi toplayıp götürsünler...geleceğimiz olan bu bebeklerin hepsini, gelecek günlerden korumak adına alsınlar bu dünyadan...

ve doğdukları günden beri hayatımın merkezine oturan, mutlu ve sağlıklı olmaları için elimizden gelen herşeyi yaptığımız canım bebeklerimi de alsınlar hatta...
belli ki, bizim yaptıklarımız yetmeyecek bu dünyada sevgiyle , mutlulukla yaşamalarına keşke yetse...
keşke, hepsini kocaman bir cam fanusla kaplayabilsek de, tek bir kötülük ulaşamasa o minicik bedenlerine ama gücüm yetmiyor...

çok mu karamsar yazmışım?
bana yakışmamış mı bu sözler?
pozitif düşünce gücüyle yatıp kalkarken, hafızamı mı yitirmişim?
yıllardır okuduğum, okudukça benim gibi düşünen bunca yürek varken ve "elbet bir yolu bulunacak iyilik, güzellik adına" dediğim tüm ümitlerimi kaybetmiş miyim ne?
neeeee?

böyle başlayamaz benim YENİ YIL 'ım...
çocuklarımla, eşimle, ailemle, dostlarımla hep birlikte kurduğum hayallere uymadı şu ana dek olan biten tüm saçmalıklar...

adı üzerinde ya hani YENİ YIL demişler...
YENİ
daha evvel yaşanmamış
ben onu bekliyorum...
YENİ YIL'ım nerde?