10 Ekim 2008

Work for the Best, Live for the rest



Bazen hayatımın nereden nereye geldiğine dair düşünürken, başımıza gelen herşeyi aslında nasıl da bizim yarattığımızı görüyorum...

Aşağıdaki yazı 30 Ekim 2006 günü yayınladığım benim ilk blog denemelerimden biri olan angelaclarissa.blogunda yazdığım satırlar...tarih topu topu 2 sene öncesi, "dipteyim, sondayım, depresyondayım" diye bir şarkı vardır ya, Feridun Düzağaç söyler çok severim kendisini, aynen o şarkıyı anlatıyor sanki halim...fenayım hemde çok fena, herşeyden vazgeçmeye hazır olduğum, artık hiçbirşeyin zevk vermediği, birisi kapatma düğmeme bassa da şu oyun bitse modunda geçiyor günler...geçmese diyorum, en yakınımdakileri hergün gagalıyorum şikayetlerimle, ne zaman bıkacaklar da "amannn yettin be, git başımızdan" diyecekler diye bekliyorum, kimse vazgeçmiyor benden...
ben kendimden geçeli çok olmuş oysa...

Şimdi durup dururken bu nostaljiyi yapmamın ne manası olduğuna gelince, ben bu angelaclarissa blogumun şifresini unuttuğumdan bir türlü girip güncelleyememiştim uzun zaman öylece bir köşede kalmıştı garibim ve sonra da blog macerama Sirdela blogumda devam etmiştim... hatta böyle bir blogum daha var adı, "bihaber" olan onu da duyduğum, okuduğum bana ilginç gelen birşeyleri paylaşmak adına oluşturmuştum, onun da şifresini hatırlamıyorum, manyak mıyım? evet var şu şifrelerle bir sorunum... aslında keşke hatırlasam da onu güncelleyebilsem birsürü bihaber'im var vermek istediğim...

neyse zıplıyorum yine mevzular arasında, konumuza dönecek olursam, aşağıdaki yazıyı okuyunca ne denli kaybolmuşum meğer diye düşündüm, hepimiz yaşıyoruz bu bunalımları, o an hiç içinden çıkılamayacakmış gibi görünen bir çok karmaşa ayıklanıp, hayatının raflarına yerleştirmeyi becerebilirsen hallolabiliyormuş meğer, o an imkansız gibi görünse de..

"ayyy yeter baydın ne edebiyat parçaladın" diyenler lütfen yazının en alt satırını okusunlar, Sirdela ismi benim uydurduğum birşey, belki de çok önceleri bir yerlerde duydum da unuttum bilmiyorum ama aradığımda bir anlamını filan bulamadım nette, bu yüzdendir bu Sirdela ne diye soranlara geldiğim gezegenin adı deyip duruşum, belki de gerçekten öyle de ben şaka yapıyorum zannediyorum:)) ve bunaldığım zamanlarda oraya kaçmak istediğimden bahsederim hep etrafımdakilere, yine bahsetmişim ama tek bir farkla," ben bebeklerimi alip gitsem diyorum" demişim:))) bebeklerimi ben çağırmışım hayatıma daha 2 sene önce o bunalımlı günlerimde meğer, keşke bilseymişim daha evvelden bu üzerime karabasan gibi çöken ve yıllardır anne olmamı engelleyen sorumluluk duygusunun ne güzel birşey olduğunu...


ne dilediğimize gerçekten dikkat etmek lazım belki de, bu yazıyı bu gece tesadüfen buldum başka birşeyleri ararken ve kızlar doğdu doğalı hep tartışırız eşimle, dostumla, ailemle neden 2 tane oldular diye... aslında hani, "küstüm oynamıcam ben bebeklerimi alıp gitsem" anlamında yazdım belki de o zamanlar doğurmaya hiç niyetim olmadığından ki muhtemelen öyledir, neyse ki dilek tanrıçası doğru anlamış ne söylemek istediğimi ben farkında olmasam da ve iyi ki de çağırmışım kaymaklı kurabiyelerimi de gelmişler beni kırmayıp ...

çünkü ben öyle istemişim:))))


http://angelaclarissa.blogspot.com/
Monday, October 30, 2006
Tahammül sınırı...
Bir süredir hayatın genel olarak tahammül sınırımı test ettiği konusunda ciddi şüphelerim var...
sanki tüm Evren filan falan toplaşıp bir araya gelmişler, annelerimizin yaptığı günler gibi, ortaya da bir kısır, su böreği kurabiye filan da koyup, çay eşliğinde, beni seyredip “bakalım hatun ne zaman çıldıracak” diye seyirde...

Hayır seyretsinler sorun yok ama, görüntü yakında kararacak haberleri yok, çünkü yayın akışı sapıttı...eskiden araya bolca reklam alırdım, şimdi onu da yapamıyorum...çıtır çerezlerim azaldı...

şu anki yayın akışında, bir zamanlar oynayan ve hatta şu günlerde tekrarları yayınlanan Yalan Rüzgarları kıvamında bir durum söz konusu....
aynı kargaşa olamaz diyenler yanılıyor valla aynen öyle, hatta üstüne bir Dallas bir de Şahin Tepesi bile eklesek o bile olacak neredeyse...

tamam abarttım ama, olmuyor yani senaryolar karıştı ve tabii rollerde haliyle...
ee tabii böyle olunca, benim de rollerim karıştı ve hayatımdakilerin de ...
komple karıştık işte...

36 yılın hatrına birşeyleri de artık hazmettik , öğrendik aldık koyduk cebimize hayatın çakıl taşlarını derken, bir bakıyorum hala gaz yapan birtakım durumlar sözkonusu, bünyeye yabancı değilse de, hazmetmemiş belli ki...
Anason bile kar etmiyor rakı kıvamında olsa da ki, artık bu yaşta alkollüsü makbuldür diye düşünüyorum ...
yanılıyor da olabilirim tabii...

Şimdi bu yazım tarzına bakıp, eğleniyorum sanılması doğal elbette ama,
valla hiç eğlenmiyorum ve en kötüsü etrafımdakiler içinde potansiyel bir kımıl zararlısı olmuş durumdayım.
Mutlumuyum bu durumdan?
Hayır değilim elbette değişmek istiyorum,
ama bu gel-git lerimin sonu yok galiba ...
gel’lerim gitmiyor gidenler de geri gelmiyor filan
burcumdanmış sözde de, tüm Yengeç burcu insanının durumu buysa, bu burcu komple yok etmek lazım yahuu yazık günah ...
diğer yengeçleri bilemem ama, siz benden başlayın bence...
atın beni denizlere...
öyle yampiri yampiri yürürdüğüme bakıp üzülmeyin de, evet biraz sağa çekiyor olabilirim ama olsun vertigo’dandır...
suyu görünce yüzerim nasılsa , hem belki iyi gelir...
ne kadar abuk hastalık varsa kendini tanıştırmak zorunda sanki, neyse o ayrı mevzuu girmeyelim şimdi vertigo, haşimatu konularına anlatırım bir ara...
çok sapıttım yani, bilenlere çok yabancı değil ama, dolap beygiri gibi dön dolaş bana gel bir seyir izliyor hayatım , başka dolaba geçeyim bari, bu dolap sıktı artık aptala döndü ruhum...

Ben sapıttım tamam da şu biricik dostlarımın günahı ne?
Ne günah işlediler de benimle karşılaştırdı Tanrı onları bilmiyorum...
bu abuk ruh hali vasıtasıyla da ne yazıkki onların da tahammül sınırları zorlanmakta ...
sahi nedir bu Tahammül sınırının çizgisi bilen var mı?
Nerede başlar nerede biter?
Biter mi?
Bitmiyorsa uzatmaları mı oynuyoruz?
Ben artık bebeklerimi alıp gitsem diyorum sıkıldım bu oyundan...
nereye mi? SİRDELA’ya tabiiki beklerim efem...