21 Temmuz 2015

Keşke...

Dünyanin kötülükleriyle karşılaşmaya başladığımdan beri kendi kendime uydurduğum gizli kahramanlarım var benim.
İyilikler ve sağlık diledigim MELEKLERİM,
Doğanın kollarında özgürce dans eden görünmez iyilik saçan PERİLERİM,
Kötülük bildiğim şeyleri görünmeyen nefesleriyle iyileştirdiğini düşündüğüm EJDERHALARIM,
Gülümmseyen kocaman yüzlerine bakınca saflığı ve tazeliği hatırladığım PAPATYALARIM,
Uçmak istediğimde gideceğim yere kanatlandığım tüm KUŞLAR,
Doğa anayı hissetmek istediğimde sımsıkı sarılıp gücüyle güçlendiğim tüm güzel AĞAÇLARIM,
Esintisiyle ruhumu okşayan RÜZGAR,
Damlalarıyla üzerime yapışmış tüm saçmalıkları temizleyen YAĞMUR,
Adım attığımda beni içine çekercesine kucaklayan TOPRAK,
Uçsuz bucaksız GÖKYÜZÜ,
Tüm dünyanin kirlerini dönüştürdüğünü düşündüğüm DENİZ,
Etrafımda yaşayan, kocaman gülümseyen tüm güzel yürekli insanlar,
Komik objelerle kendilerine oyuncaklar yaparak unuttuğum hayallerimi hatırlatan çocuklar ve daha niceleri...
Ve tüm bu güzellikleri en ince ayrıntısına kadar düşünerek yaratmış olan yaratıcı güç TANRI, ALLAH, TANRICA hepsi...
Sadece bunlara bakarak bile insan olmayı başarmak mümkün becerebildiğimce,
Sevgiyle bakıp, vicdanlı olmak bile yeter dünyanın ahengini anlamaya...
Ama öyle anlar ve olaylarla kuşatılıyor ki hayat ozellikle şu son gunlerde...
Sevgide kalmak gerektigini bunca hatmedip,yaşamaya ve yaşatmaya çalıştıkça kocaman bir çelme takıp düşürüyor tüm kuvvetiyle beni, bizi, hepimizi...
Her düşüşte ayağa kalkmak daha da zorlaşıyor...
Eskiden günlerce akan gözyaşları bile idareli kullanıyor sanki kendini...
Yetmiyor ne yapsam, bitmiyor bu olan biten vicdansızlığa karşı içimdeki çığlıklar...
İşte böyle anlarda evrendeki tum güçleri birleştirip bir büyü yapıyorum kendimce...
Kocaman bir sevgi balonunda eriyip yok oluyor insana dair olmayan hersey...
Kendimce deyisim bundan,
Kimine deli saçmasi olan bunca şey benim hayata tutunabilmek için elimde kalan tek şey oldugundan...
Keşke herkes kendi büyüsünü yapsa...
Belki de ucuca tutunup kocaman bir büyüye dönüşürse ulaşacağız içimizdeki insanlığa...
KEŞKE...

31 Mayıs 2015

Gezi Kafasi

İnsan belli bir yaşi geçince haliyle başindan da birsürü geçen oluyor.
Aşk, meşk, tutku, özlem derken bir bakiyorsun doymuşsun başka arayişlarda kafa öyle ki madde, maddiyat yetmez olmuş ruha bürünmüş herbir şey...
Önce okuduğun kitaplar degişiyor...
Sonra katıldığın gruplar toplantilar...
Daha bir dibini eşelemeye başlıyorsun hayatın ve ruhunun.
İşte boyle spirutüel miyim ben? neyim? kimim? seklinde sekerken hayatin içinde tanimiştim onu bir Kazdağlari gezisinde.
Çiçek gibi kizlar vardir hani? dokunsan, solacak zannedersin...
Öylesine guzel ve naif, Melisa da oyle ormanin icinde bir cicek gibi seyirdeydi herşeyi veya okurdu herdaim.
Sonralari duydum ki, yazarmiş da birşeyler hem güzel de yazarmiş...
Hatta yazdıklarini okuyup, 'ee hani devami?' dedirtircesine...
Böyle böyle haberimiz oldu birbirimizden, hayatlarimizdan ve doyamadik sohbetlere, görüşür olduk biz birkac kafadar.
Sonra bir toplasmamizda bahsetti.
Mayis sonu gibiydi.
Birkac arkadas çadir kurmuşlar Gezi Parkinda ağaçlari koruyorlarmış.
Kimden koruyorlardi agaçlari ve neden ondan duyduk.
Koca sehirde toplasan bir avuç kalmis yeşile de göz dikmiş talan kafasi devredeydi yine doyamamişlardi betona...
Kocaman bir beton çukuru hazirlayip, sırayla atlasalar keşke içine diyesi geliyor insanin...
Sonra,'sevgiden uzaklaşma geri dön diyor ruhum' dönüyorum çaresiz... Ama nereye dönsem canim yaniyor bu ara...
Böylesi küçücük çocuklarin ne büyük işlere kalkiştiğini da böylece anladik.
Çok geçmedi karişti ortalik zaten.
Küçük dedim ya, küçüklükleri naif görüntülerinden, bizim gençliğimizin hoyrat hallerinden arinmışliklarindandi sadece...
Yoksa koskocaman bir yürek varmiş her birinde.Sonraki günlerde bütün milleti peşlerinden sürükleyecek dev bir yürek...
Öyle bir ruha büründük ki o günlerde, hani sınırları aşıp, bütün dünyayla elele olabilecek kuvveti hissettik içimizde...
Birçok çocuğumuzu kaybettik, birçok yaralar aldik.
Birçok anne ağlıyor artik susmamamacasina o evlatlarin ardindan hepimiz ağliyoruz.
Ve bütün milleti yıllardır uyudukları kış uykusundan uyandırdı o günlerde yaşanan herşey...
Anladik ki, yaşıyoruz sandığımız herşey riya imiş sadece.
Anladik ki, gördüklerimiz görmek istediklerimizmiş gerçekler değil.
Anladik ki, sessiz sedasiz ele geçirilmiş bütün güzel bahçelerimiz ruhlarimizda sakladiklarimiz bile.
Anladik ki, bize dayatilan etiketlerin dinin, dilin, kökenin vs..hiçbiriyle alakamiz yokmuş bunca zaman.
Anladik ki, kapitalist hayatin içinde bunca kaybolmuşluğumuza rağmen gerektiğinde bir şişe suyu da paylaşırmışız sevgiyle...
Anladik ki, birimizin cani yandığında hepimizin canı ölesiye yaniyormuş en derinlerimizde...
Anladik ki, hayatta tek bir kuvvet varmış ki, birarada olmayi başarabilirsek herşeyin üstesinden gelebilirmişiz hepbirlikte...
Birarada olmayi başarabilmek her şart ve koşulda tek sahip olmamız gereken bu güç ve sevgi gerisi kolay gerçekten...
Ama anladik mi sahiden?

1 Mayıs 2015

Gençler oyle güzelsiniz ki, tarifi yok...

Gezi olaylarinda tanistim once sizin kararli kendini bilir hallerinizle.
Hakkinizda uydurdugumuz tum 'bilgisayar cocugu onlar' soylemlerine inat inlettiniz meydanlari.
Zekanin vucut bulmus hali gibiydi yaptıgınız, soylediginiz hersey.
Gurur duydum her birinizle gozgoze gelislerimde ve utandim kendi adima, sizi sizsiz soylemlerdeki elestirilerimizden.
Yine sasirtmaya ve sevindirmeye devam ediyorsunuz attiginiz her adimla.
Oylesine naif ki hareketleriniz ve oylesine guzelsiniz ki, tarifi yok...

30 Nisan 2015

EMPATI
Simdi sadece birkac dakikalik da olsa gozlerinizi kapatin ve dusunun aksam olmus ama o kuytusuna saklanip huzur bulacaginiz yatak yok ortada.
Yatmadan once dislerinizi fircaladiginiz firca ve macun da yok ve tabii pijamalariniz da.
Gece ve uyumaniz gerek ama basinizi koyacak bir yastik ve yorgan yok...
SABAH oldugunda aliskanlik bu ya, yediginiz peynir yok, ekmek yoK cay yok...
Daha nelerin hayatinizdan gittigine dair bir fikriniz dahi yok...
Simdi hazirsaniz tekrar bakin o minicik elleriyle bir ekmek almak icin dilinizi bile konusamayan o minicik bedenlere...
Bunca haksizligin, arsizligin birilerinin kapitalist doymazliginin sonucu mahallenize, caddenize hicbir fikri olmadan gelmek zorunda olan o insanlara o bebelere...
Bircogunuzun kufur ettigini hemen hergun duyuyor kulaklarim 'bir bunlar eksikti' diyorsunuz ya, sanki cok merakliydilar boyle yasamaya...
Acimak sadece ego biz kimiz ki aciyoruz?
Nereden biliyoruz ki birgun ayni seyleri yasamak zorunda kalmayacagimizi?
Ne kadar da eminiz degil mi?
Bu bildigimiz ezberlerin bir anda altust olmayacagindan...
Tek yapilmasi gereken, elden geldigince yardim etmek ve kaderlerine saygi duyup onurlandirmak belki de...
Peki bitti mi peki bu kadar mi gorevimiz?
İnsanligimiz?
Rahatladi mi vicdanlarimiz ? Ellerine sikistirdigimiz birkac lirayla?
Daha ne kadar inkar edecegiz gercekten hicbir ayrima, ezbere kanmadan birbirimizi sevmezsek asla var olamayacagimizi...
Aymadik mi hala?
Daha cok mu vakit var zannediyoruz aymak icin?
Bu ara en cok merak ettigim tam da bu iste
Allahaskina, biz kim oldugumuzu zannediyoruz?

1 Nisan 2015

Ya bir gün sizi doğurmaktan vazgeçersek!

Ya namusumuza göz dikiyor, tecavüz edip öldürüyorsunuz....
Ya namusu bahane edip...
Töreleriniz var bir de öyle ki, ölen kardeşinizin karisina kocalik yapmayi uygun gören ama kendi kizkardeşinizi, bacinizi gözünüzü kırpmadan öldürebildiğiniz...
Kıskançsiniz...
Öylesine kıskançsiniz ki, kendi kırdiğiniz cevizlerden habersiz, evde çocuklariyla size ve evine bakmaktan başka gayesi olmayan masum kadinlarinizi da, döve döve öldürüyorsunuz saçma sapan alkolik bahanelerinizle...
Hemde hiçbir ceza almadan...
Nereye baksak bir dehşet, bir acimasizlik...
Sizi doğuran, büyüten elinden geldiğince öğreten kadinlara karşi...
Hergün biraz daha solduruyorsunuz içimizdeki kocaman çiçekleri umarsızca...
Ama ne var biliyor musunuz ?
Hani tıp ilerledi ya, cinsiyetlerini öğrenebiliyoruz doğacak bebeklerin artik...
Hani bir gün, tüm kadinlik toptan kafayi yiyip de, siz erkekleri doğurmaktan vazgeçersek?
Bu kadar kötü olamayız sanıyorsunuz ya...
Ondan ya tüm bu vicdansizliginiz...
Ya şaşarsak bizde insanız neticede...
Peki ya bunca saçmalık insana dair mi sizce?