17 Eylül 2011

Anne Olmak

Akşam eve dönerken ,otobüste bir anne ile kızının sohbetine tanık oldum.
Anne ısrarla yanındaki boş olan koltuğa oturmasını söylüyor, kız reddediyor ve kızıyordu kaşlarını çata çata.
Sonra, anne ısrardan vazgeçip koltuğa oturdu ve kızına seslenip, 'hic olmazsa elindeki posetleri ver' dedi.
Kız direndi yine vermedi..
Bir yandan da, yanındaki kız arkadaşına annesine az evvel ona almadığı bir şeyden ötürü kızgın olduğunu, ondan böyle davranıp cezalandırdığını anlattı, gayet haklı olduğundan emin bir şekilde...
Dinlerken bir yandan anneyi seyrettim, tek yaptığı arada dönüp dönüp kızının elindeki posetleri verseydi diye işaret edip, tekrar tekrar kızından azar işitmesi oldu...
O an ağlayamadım.
Gözyaşlarım her ne kadar aktı akacak gozumde birikse de, bogazım düğüm düğüm olsa da, bu denli sarsıla sarsıla ağlamanın o otobüs ortamına ters düşeceğinden midir nedir sustum...
Ne komik di mi? üzerimize yapıştırılmış ayıp olur kalıplarından biri işte, ya ayıp olursa ağlamak da ayıp ya...
Sonra düşündüm o annenin halini, neler hissettiğini anlamaya çalıştım kendi kıt aklımla...
3.5 senedir içinde olduğum şu annelik mektebinde daha şimdiden ne kadar zorlandığımı, kızlar grip oldugunda çaresiz kaldığım geceleri, bir lokma yesinler diye kırk yemek denediğim günleri düşündüm...
Hoş artık vazgeçtim ne istiyorlarsa onu yiyorlar...
Aslında ben uzun zamandır hayatımdaki birçok seyden vazgeçtim ısrar etmek anlamında ya neyse ısrar edince olmuyormuş anladım...
Kızların şimdiden bana öğrettiği kocaman derslerden biri de bu...
Tüm bunlari yaşarken aslında en çok hissettiğim kendi anneme yaptığım haksızlıklardı genç kızlık yıllarımda...
Hala da türlü sebeplerle zırvaladığım oluyor elbette ama kendim Anne olunca değerini daha çok anladığımdan daha bir özenliyim eskiye nazaran...
Hoş belki de, en kolay onlara şımarabildiğimizden mi acaba bu fütürsuzluk, boş vermişlik...
Nasılsa affedildiğimizden midir? bu ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymama hali bilemedim...
Aslında bildim de, bu kadar karşılıksız sevebilmek çok enteresan geldi...
Umarım bende annem kadar Anne olmayı becerebilirim şu hayatımda...
Onun kadar özverili, anlayışlı, sabırlı, sevgi dolu ,hoşgörülü ve daha bir sürü herşey olabilmeyi...
Umarım...

9 Eylül 2011

Sabah ola Hayrola...

Her günüm bir sonraki günle ilgili planlar yapıp coğunu gerçekleştirememekle geçiyor bu ara...
Bir türlü bir yerlerinden tutturamiyorum hayatı...
Uzun zaman oldu dağılalı ve öylede bıraktım ama düşününce kendimi tanıyamıyorum artık bu kosusturmaca içinde tek istediğim uyumak...
Fırsat buldukça bir yerlerde kıvrılıp uyumalarım da ondan...
Yarınla ilgili planım da, kızları yakınımızdaki bir okula götürüp anaokulu seçeneklerini araştırmak ardından bir baska yuvayla görüşmek vs. iken hepsi değişti.
Zaten gittikleri bir yer var ama şartları değişik seçenekleri araştırma gayreti benimkisi biraz daha ekonomik olsun diye, neyse sağlık olsun... Yarın sevgili annemi dr.a goturup muayene ettirmem gerekiyor çünkü elleri tutmuyor, daha evvel ameliyat oldugu bir kas sıkışması tekrarlamış tekrar ameliyat olması gerekiyormus 2.bir görüş alalım dedik... bir taraftan da böbregi taş yapmış onu düşürmeye çalışıyor, haliyle sancılı bir süreç...
Bugun ugradigimda, Mart'tan beri babamı ilk defa biraz iyi gördüm koskoca 3 ameliyat ki, sonuncusunda az kalsın masada kalıyordu:(
Halihazırda oksijen makinasıyla hayatına devam ediyor ama benim hala umudum var ve gördüğüm kadarıyla o da benimle hemfikir.
Bunca zamandır kızıp, kavga ettiğim inadını ilk defa takdir ediyorum... umarım daha da devam eder, çünkü henüz onsuzluğa hiç hazır değilim...
Zaten hiçbir zaman da olunamazmış böylesine ciddi bir rahatsızlık sürecinde keşfedilmiş olsa da, bu duygu hala umudum var onunla geçirilecek yıllar adına...
Canim Babam cok seviyorum seni.
Bakınca 5 ay oldu bu tatsız durumların içinde olalı ama, hayat bir yandan da olanca hızıyla oradan buradan akıp gitmeye devam ediyor inanılmaz süratiyle...
Bugune dair de, bir sürü planım vardı sabah kızları okula biraktıktan sonra kendimi dr.a goturup, uzun zamandır devam eden bas ağrılarıma baktıracaktım ki, benim kolay kolay başım ağrımaz, oysa şimdi beynimin sağ tarafında 2 fil devamlı davul çalıyor ama olamadı. Kızları aldım eve bıraktım, bir okulla gorusmeye gittim geldim uzun zamandır uzamış ve bakımsız saçlarıma çeki düzen verdirdim, neticede kafayla ilgili en azından bir işi halletmiş oldum ama filler bu güzelliği pek takıyor görünmemekte :)
Bir yandan da, kızların tuvalet eğitimi devam etmekte... gündüzü hallettik ama gece biraz prostatlı bir seyir izliyor.
Bu gece Ece'nin ilk bezsiz aksamı az sonra çişe tutup uykusunu açıcam,sonra tekrar uyutmaya çalışıcam çok saçma di mi? ama boyle yapılması gerekiyormus ya da, hiç uyandırmıcam artık yatak ıslaklıgı rahatsız edene dek uyusun öyle de olmaz ki ne zormus...bu salak detayları yazıyorum ki, bu iş hallolup bittiğinde okuyup , 'bak sahi o konuda da ne uğraşmıştım' diye kendime gaz verebileyim, aksi takdirde mevcut hararetle benim araba su kaynattı kaynatacak...
Zaten bu ara hepi topu 2-3 saat uyuyabiliyorum ve hanımlari cise kaldir geri yatır durumlarindan sıyırdım ama şu Sedergini kim bulduysa, Allah razı olsun...
Benim favori stand up ilacım oldu biraz da, duygusal bir bağ oluştu aramızda kendisiyle, 'hadi beni kendime getir uyandır' diyorum hopp ayaktayım Plasebo etkisi super bu ara beni bir o anlıyor zaten...
Sabah eşimin arkadası dogum yapmıs onu ziyarete gidilecek...
sonrası annemle hastane...
Eve gel kızlarla yemek ve oglen uykusu.
Uyuttuktan sonra bir arkadasımla okul ziyaret bilgi almaca
Aksam uzeri kızların uyanık sattlerinde bahcede golge oyunları yarınki hava sıcaklıgına gore..
Aksam yemegi uykusu vs. telaşı ...
Bir gun daha bitti yine daha başlamadan ya dur bakalım kaçını halledebilicem...
Neyse, yol yakınken uyuyayım bari.
Sabah ola Hayrola...