19 Temmuz 2007

Tatilin böylesi...

Tek istediğim yüzmekti aslında , günlerdir hatta, haftalardır etrafımdakilerin başının etini yiyip durmam da bundan dolayı idi...

Deniz vaktim gelmişti benim ve tez yüzmem gerekiyordu...

Bu Deniz vakti çok fena , böyle gelince vapurdan atlayıp yüzme hayalleri filan bile kurabiliyorum...

hatta geçen sene bir gün,
"söyle açığa atlasam vapurun peşinden yüzsem" filan gibi salakça bir fentezi geliştirmiştim ki, birkaç sene önce aynı aşkla, kendimi boğazın engin sularına bırakıp, akıntıya kapılıp, sonrasında küçük bir çocuğun ördek yüzme lastiğiyle kurtarıldığım utanç dolu günü hatırlayıp kendime gelmiş idim:)

ama kesmez beni bu akıntılar çok daralırsam atlarım yine :)

hatta geçen hafta, Kivi ve Eylül'le , Otto Beyoğlu'nda laflayıp, yemek yemeğe uğraşırken, kafalarının son derisini kazıdığım o son dakikalarda ve hayata dair tüm şikayetlerimi sayıp bitirdiğimi düşünürken, aklıma Deniz ve yüzmek gelmişti de,

"haaa bir de acilen yüzmem gerek" demiştim:)
ve onlarda bana
"amann evet senin derhal yüzmen lazım" demişlerdi:)

Canlarım benim ,
dostluk böyle birşey işte,
başkası olsa alnımın ortasından 3.gözümü açardı hiç düşünmeden, o kadar kafa ütülemenin sonunda...
ama onlar büyük bir sabırla dinlediler, dinlediler ve tekrar tekrar anlatsalar da, değiştiremediğim en huysuz ve kötü huylarımı, yine sanki benim en güzel özelliğimmiş ve bununla yaşamamda bir sakınca yokmuş gibi koydular önüme...
bir insanı eleştirmeden ne halt olduğunu gösterme konusundaki becerileri inanılmaz:)
iyi ki, varsınız güzellerim, sizi çok seviyorum...

neyse işte Deniz ve yüzmek dedim ya, ee bir de gebenin önden gideniyim malum,

"fazla açılmadan ne tarafa gitsek?"

diye düşünürken yakın bir arkadaşımız,

"annemler Akçay'da oraya gidelim, hem yakın hem güzeldir" deyince, pek tarzım olmasa da, düştük yollara ve geçtiğimiz Cumartesi keyifli bir araba yolculuğu sonrasında gerçekten güzel ve biraz soğuk olsa da, oldukça temiz bir Akçay denizinin kollarına bırakabildim kendimi....

tarzım değil, dedim ya ben sevmem ailesel tatilleri...
bu konuda defaten yapılan denemeler göstermiştir ki, zaten 1 haftayla kısıtlı olan tatilde de, birileri anne ve babalık rolleriyle etrafta olunca, mevzuu tatilden çıkıp, aile kampı olayına dönebiliyor ve biz 40'lı yaşlarımızı yaşasak da, hala 40 günlük bebek gibi kabul gören, iri kıyım insan tayfası, bu anne-baba denklemiyle karşılaşınca ortalık karışabiliyor...

haaa, normalde 1-2 günlük birliktelikler diş sıkılmak ve ortamı onlara bırakmakla halledilebilirken, günler uzadıkça ve onların mevzulara karışma katsayıları arttıkça çekilmez bir hal alıyor ve "karanlık sokakta bağırarak uzaklaştı" cümlesi bir anda sizin için biçilmiş kaftan oluveriyor....

aile benim değildi ve bana karışan da olmadı aslında ama, yine de ortamdaki genel karışma durumları gerdi, göz altı kırışıklarımdan da bu vesileyle kurtulmuş olmam mevzunun iyi yönü...

ama herşeye rağmen, tatil genel olarak güzeldi, Akçay ,Ayvalık, Edremit çok güzel daha fazla keşfedilebilirdi, olamadı başka bir sefere olması umuduyla yarın ayrılıyor olacağız çünkü , ne yazık ki, bizi getiren arkadaşımızın evine hırsız girmesiyle:( tatil süresi bir nebze kesintiye uğradı..

Sağlık olsun, bu kadarı da, kafi gerdi zaten:)

Mini ve Nosi denizle tanıştılar, anneleri gibi suyu ve yüzmeyi seven çocuklar olmaları dilekleriyle, serin sularda doya doya olmasa da, bolca yüzüldü...

50+ plus filan yazan, güneşten koruyucu faktörlü kremlerle korunulduğundan, evden çıkmadan tatil yapmış gibi görünen, akça pakça halimiz muhafaza edildi...
kim demiş bronzluk güzel yaşasın beyazlık...:)

Biricik babişimiz yine, her ortama ayak uyduran, sorunsuz ve geniş ruh haliyle, kendi yörüngesinde takılmak suretiyle,
"dertsiz tasasız bir insan, nasıl tatilden keyif alır?" dersi verdi...
adamı nereye koyarsan koy, bir süre sonra kendi yörüngesine oturup, kaldığı yerden dönmeye devam ediyor, sinir bozucu ölçüde imrenilesi bir durum yahuu...

Gereksiz alınan eşyalar hiç kullanılmadan eve gitmek üzere paketlendi ki, bu duruma bir son vermem şart aksi takdirde, Mini ve Nosi geldiğinde ve ailemiz 4 kişi olunca tatile gitmek için tır tutmam gerekebilir...
bu konuyu çalışmaya ve sanal tatil bavulları hazırlanmasına karar verildi...

Umarım gelecek sene bebişleri de alıp, ailece en kalabalık tatilimizi yapma şansımız olur...nasıl olur? kafayı ne şekillerde sıyırırım bilmiyorum ama, tek bildiğim birileri benden önce çocukla tatil yapmayı becermiş ve becermekte onlardan kopya çekmek gayet mümkün:)

bekleriz arkadaşlar, emin olun hep birlikte çok eğlenebiliriz:)

"Yedi deliler, dokuz oturaklılar" kimdir?
gerçekten var mıdır? yoksa bu lakırtı bir hurafe midir?
hep birlikte öğrenebiliriz...:)

Hiç yorum yok: