21 Temmuz 2015

Keşke...

Dünyanin kötülükleriyle karşılaşmaya başladığımdan beri kendi kendime uydurduğum gizli kahramanlarım var benim.
İyilikler ve sağlık diledigim MELEKLERİM,
Doğanın kollarında özgürce dans eden görünmez iyilik saçan PERİLERİM,
Kötülük bildiğim şeyleri görünmeyen nefesleriyle iyileştirdiğini düşündüğüm EJDERHALARIM,
Gülümmseyen kocaman yüzlerine bakınca saflığı ve tazeliği hatırladığım PAPATYALARIM,
Uçmak istediğimde gideceğim yere kanatlandığım tüm KUŞLAR,
Doğa anayı hissetmek istediğimde sımsıkı sarılıp gücüyle güçlendiğim tüm güzel AĞAÇLARIM,
Esintisiyle ruhumu okşayan RÜZGAR,
Damlalarıyla üzerime yapışmış tüm saçmalıkları temizleyen YAĞMUR,
Adım attığımda beni içine çekercesine kucaklayan TOPRAK,
Uçsuz bucaksız GÖKYÜZÜ,
Tüm dünyanin kirlerini dönüştürdüğünü düşündüğüm DENİZ,
Etrafımda yaşayan, kocaman gülümseyen tüm güzel yürekli insanlar,
Komik objelerle kendilerine oyuncaklar yaparak unuttuğum hayallerimi hatırlatan çocuklar ve daha niceleri...
Ve tüm bu güzellikleri en ince ayrıntısına kadar düşünerek yaratmış olan yaratıcı güç TANRI, ALLAH, TANRICA hepsi...
Sadece bunlara bakarak bile insan olmayı başarmak mümkün becerebildiğimce,
Sevgiyle bakıp, vicdanlı olmak bile yeter dünyanın ahengini anlamaya...
Ama öyle anlar ve olaylarla kuşatılıyor ki hayat ozellikle şu son gunlerde...
Sevgide kalmak gerektigini bunca hatmedip,yaşamaya ve yaşatmaya çalıştıkça kocaman bir çelme takıp düşürüyor tüm kuvvetiyle beni, bizi, hepimizi...
Her düşüşte ayağa kalkmak daha da zorlaşıyor...
Eskiden günlerce akan gözyaşları bile idareli kullanıyor sanki kendini...
Yetmiyor ne yapsam, bitmiyor bu olan biten vicdansızlığa karşı içimdeki çığlıklar...
İşte böyle anlarda evrendeki tum güçleri birleştirip bir büyü yapıyorum kendimce...
Kocaman bir sevgi balonunda eriyip yok oluyor insana dair olmayan hersey...
Kendimce deyisim bundan,
Kimine deli saçmasi olan bunca şey benim hayata tutunabilmek için elimde kalan tek şey oldugundan...
Keşke herkes kendi büyüsünü yapsa...
Belki de ucuca tutunup kocaman bir büyüye dönüşürse ulaşacağız içimizdeki insanlığa...
KEŞKE...

31 Mayıs 2015

Gezi Kafasi

İnsan belli bir yaşi geçince haliyle başindan da birsürü geçen oluyor.
Aşk, meşk, tutku, özlem derken bir bakiyorsun doymuşsun başka arayişlarda kafa öyle ki madde, maddiyat yetmez olmuş ruha bürünmüş herbir şey...
Önce okuduğun kitaplar degişiyor...
Sonra katıldığın gruplar toplantilar...
Daha bir dibini eşelemeye başlıyorsun hayatın ve ruhunun.
İşte boyle spirutüel miyim ben? neyim? kimim? seklinde sekerken hayatin içinde tanimiştim onu bir Kazdağlari gezisinde.
Çiçek gibi kizlar vardir hani? dokunsan, solacak zannedersin...
Öylesine guzel ve naif, Melisa da oyle ormanin icinde bir cicek gibi seyirdeydi herşeyi veya okurdu herdaim.
Sonralari duydum ki, yazarmiş da birşeyler hem güzel de yazarmiş...
Hatta yazdıklarini okuyup, 'ee hani devami?' dedirtircesine...
Böyle böyle haberimiz oldu birbirimizden, hayatlarimizdan ve doyamadik sohbetlere, görüşür olduk biz birkac kafadar.
Sonra bir toplasmamizda bahsetti.
Mayis sonu gibiydi.
Birkac arkadas çadir kurmuşlar Gezi Parkinda ağaçlari koruyorlarmış.
Kimden koruyorlardi agaçlari ve neden ondan duyduk.
Koca sehirde toplasan bir avuç kalmis yeşile de göz dikmiş talan kafasi devredeydi yine doyamamişlardi betona...
Kocaman bir beton çukuru hazirlayip, sırayla atlasalar keşke içine diyesi geliyor insanin...
Sonra,'sevgiden uzaklaşma geri dön diyor ruhum' dönüyorum çaresiz... Ama nereye dönsem canim yaniyor bu ara...
Böylesi küçücük çocuklarin ne büyük işlere kalkiştiğini da böylece anladik.
Çok geçmedi karişti ortalik zaten.
Küçük dedim ya, küçüklükleri naif görüntülerinden, bizim gençliğimizin hoyrat hallerinden arinmışliklarindandi sadece...
Yoksa koskocaman bir yürek varmiş her birinde.Sonraki günlerde bütün milleti peşlerinden sürükleyecek dev bir yürek...
Öyle bir ruha büründük ki o günlerde, hani sınırları aşıp, bütün dünyayla elele olabilecek kuvveti hissettik içimizde...
Birçok çocuğumuzu kaybettik, birçok yaralar aldik.
Birçok anne ağlıyor artik susmamamacasina o evlatlarin ardindan hepimiz ağliyoruz.
Ve bütün milleti yıllardır uyudukları kış uykusundan uyandırdı o günlerde yaşanan herşey...
Anladik ki, yaşıyoruz sandığımız herşey riya imiş sadece.
Anladik ki, gördüklerimiz görmek istediklerimizmiş gerçekler değil.
Anladik ki, sessiz sedasiz ele geçirilmiş bütün güzel bahçelerimiz ruhlarimizda sakladiklarimiz bile.
Anladik ki, bize dayatilan etiketlerin dinin, dilin, kökenin vs..hiçbiriyle alakamiz yokmuş bunca zaman.
Anladik ki, kapitalist hayatin içinde bunca kaybolmuşluğumuza rağmen gerektiğinde bir şişe suyu da paylaşırmışız sevgiyle...
Anladik ki, birimizin cani yandığında hepimizin canı ölesiye yaniyormuş en derinlerimizde...
Anladik ki, hayatta tek bir kuvvet varmış ki, birarada olmayi başarabilirsek herşeyin üstesinden gelebilirmişiz hepbirlikte...
Birarada olmayi başarabilmek her şart ve koşulda tek sahip olmamız gereken bu güç ve sevgi gerisi kolay gerçekten...
Ama anladik mi sahiden?

1 Mayıs 2015

Gençler oyle güzelsiniz ki, tarifi yok...

Gezi olaylarinda tanistim once sizin kararli kendini bilir hallerinizle.
Hakkinizda uydurdugumuz tum 'bilgisayar cocugu onlar' soylemlerine inat inlettiniz meydanlari.
Zekanin vucut bulmus hali gibiydi yaptıgınız, soylediginiz hersey.
Gurur duydum her birinizle gozgoze gelislerimde ve utandim kendi adima, sizi sizsiz soylemlerdeki elestirilerimizden.
Yine sasirtmaya ve sevindirmeye devam ediyorsunuz attiginiz her adimla.
Oylesine naif ki hareketleriniz ve oylesine guzelsiniz ki, tarifi yok...

30 Nisan 2015

EMPATI
Simdi sadece birkac dakikalik da olsa gozlerinizi kapatin ve dusunun aksam olmus ama o kuytusuna saklanip huzur bulacaginiz yatak yok ortada.
Yatmadan once dislerinizi fircaladiginiz firca ve macun da yok ve tabii pijamalariniz da.
Gece ve uyumaniz gerek ama basinizi koyacak bir yastik ve yorgan yok...
SABAH oldugunda aliskanlik bu ya, yediginiz peynir yok, ekmek yoK cay yok...
Daha nelerin hayatinizdan gittigine dair bir fikriniz dahi yok...
Simdi hazirsaniz tekrar bakin o minicik elleriyle bir ekmek almak icin dilinizi bile konusamayan o minicik bedenlere...
Bunca haksizligin, arsizligin birilerinin kapitalist doymazliginin sonucu mahallenize, caddenize hicbir fikri olmadan gelmek zorunda olan o insanlara o bebelere...
Bircogunuzun kufur ettigini hemen hergun duyuyor kulaklarim 'bir bunlar eksikti' diyorsunuz ya, sanki cok merakliydilar boyle yasamaya...
Acimak sadece ego biz kimiz ki aciyoruz?
Nereden biliyoruz ki birgun ayni seyleri yasamak zorunda kalmayacagimizi?
Ne kadar da eminiz degil mi?
Bu bildigimiz ezberlerin bir anda altust olmayacagindan...
Tek yapilmasi gereken, elden geldigince yardim etmek ve kaderlerine saygi duyup onurlandirmak belki de...
Peki bitti mi peki bu kadar mi gorevimiz?
İnsanligimiz?
Rahatladi mi vicdanlarimiz ? Ellerine sikistirdigimiz birkac lirayla?
Daha ne kadar inkar edecegiz gercekten hicbir ayrima, ezbere kanmadan birbirimizi sevmezsek asla var olamayacagimizi...
Aymadik mi hala?
Daha cok mu vakit var zannediyoruz aymak icin?
Bu ara en cok merak ettigim tam da bu iste
Allahaskina, biz kim oldugumuzu zannediyoruz?

1 Nisan 2015

Ya bir gün sizi doğurmaktan vazgeçersek!

Ya namusumuza göz dikiyor, tecavüz edip öldürüyorsunuz....
Ya namusu bahane edip...
Töreleriniz var bir de öyle ki, ölen kardeşinizin karisina kocalik yapmayi uygun gören ama kendi kizkardeşinizi, bacinizi gözünüzü kırpmadan öldürebildiğiniz...
Kıskançsiniz...
Öylesine kıskançsiniz ki, kendi kırdiğiniz cevizlerden habersiz, evde çocuklariyla size ve evine bakmaktan başka gayesi olmayan masum kadinlarinizi da, döve döve öldürüyorsunuz saçma sapan alkolik bahanelerinizle...
Hemde hiçbir ceza almadan...
Nereye baksak bir dehşet, bir acimasizlik...
Sizi doğuran, büyüten elinden geldiğince öğreten kadinlara karşi...
Hergün biraz daha solduruyorsunuz içimizdeki kocaman çiçekleri umarsızca...
Ama ne var biliyor musunuz ?
Hani tıp ilerledi ya, cinsiyetlerini öğrenebiliyoruz doğacak bebeklerin artik...
Hani bir gün, tüm kadinlik toptan kafayi yiyip de, siz erkekleri doğurmaktan vazgeçersek?
Bu kadar kötü olamayız sanıyorsunuz ya...
Ondan ya tüm bu vicdansizliginiz...
Ya şaşarsak bizde insanız neticede...
Peki ya bunca saçmalık insana dair mi sizce?

20 Şubat 2012

CANIM BABAM


Sen gideli beri, sanki hayat tum ciplakligiyla govde gosterisi yapiyor gibi...
En yakinimda olanlar,
Oldugunu zannedenler,
Kendi bencilliklerini erteleyemeyenler,
Sevenler,
Merak edenler,
Arayanlar,
Akli bende oldugu halde elleri telefona gidemeyenler...
Oyle enteresan geliyor ki burdan bakinca sanki hayat ikiye bolunmus gibi...
Sanki bunca sene bana ogrettigin tum kavramlar ve hersey tek tek gozumun onune dokulur gibi...
Sanki ben, sen varken kucuk bir kız cocuguymusum da, artık bir anda mecburen buyumusum gibi...
Sanki bunca sene bildigimi sandiğim hersey sana ve hayata bir meydan okumaymıs da, aslında hiçbir halt bilmediğimi sadece zannettiğimi anlamam gibi...
Sanki sen hicbir yere gitmedin hala bir hastanede yatıyorsun gibi...
Bir varmış bir yokmuş gibi...
Ölüm böyleşmiş demek koskocaman bir hiçlik gibi...

17 Eylül 2011

Anne Olmak

Akşam eve dönerken ,otobüste bir anne ile kızının sohbetine tanık oldum.
Anne ısrarla yanındaki boş olan koltuğa oturmasını söylüyor, kız reddediyor ve kızıyordu kaşlarını çata çata.
Sonra, anne ısrardan vazgeçip koltuğa oturdu ve kızına seslenip, 'hic olmazsa elindeki posetleri ver' dedi.
Kız direndi yine vermedi..
Bir yandan da, yanındaki kız arkadaşına annesine az evvel ona almadığı bir şeyden ötürü kızgın olduğunu, ondan böyle davranıp cezalandırdığını anlattı, gayet haklı olduğundan emin bir şekilde...
Dinlerken bir yandan anneyi seyrettim, tek yaptığı arada dönüp dönüp kızının elindeki posetleri verseydi diye işaret edip, tekrar tekrar kızından azar işitmesi oldu...
O an ağlayamadım.
Gözyaşlarım her ne kadar aktı akacak gozumde birikse de, bogazım düğüm düğüm olsa da, bu denli sarsıla sarsıla ağlamanın o otobüs ortamına ters düşeceğinden midir nedir sustum...
Ne komik di mi? üzerimize yapıştırılmış ayıp olur kalıplarından biri işte, ya ayıp olursa ağlamak da ayıp ya...
Sonra düşündüm o annenin halini, neler hissettiğini anlamaya çalıştım kendi kıt aklımla...
3.5 senedir içinde olduğum şu annelik mektebinde daha şimdiden ne kadar zorlandığımı, kızlar grip oldugunda çaresiz kaldığım geceleri, bir lokma yesinler diye kırk yemek denediğim günleri düşündüm...
Hoş artık vazgeçtim ne istiyorlarsa onu yiyorlar...
Aslında ben uzun zamandır hayatımdaki birçok seyden vazgeçtim ısrar etmek anlamında ya neyse ısrar edince olmuyormuş anladım...
Kızların şimdiden bana öğrettiği kocaman derslerden biri de bu...
Tüm bunlari yaşarken aslında en çok hissettiğim kendi anneme yaptığım haksızlıklardı genç kızlık yıllarımda...
Hala da türlü sebeplerle zırvaladığım oluyor elbette ama kendim Anne olunca değerini daha çok anladığımdan daha bir özenliyim eskiye nazaran...
Hoş belki de, en kolay onlara şımarabildiğimizden mi acaba bu fütürsuzluk, boş vermişlik...
Nasılsa affedildiğimizden midir? bu ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymama hali bilemedim...
Aslında bildim de, bu kadar karşılıksız sevebilmek çok enteresan geldi...
Umarım bende annem kadar Anne olmayı becerebilirim şu hayatımda...
Onun kadar özverili, anlayışlı, sabırlı, sevgi dolu ,hoşgörülü ve daha bir sürü herşey olabilmeyi...
Umarım...

9 Eylül 2011

Sabah ola Hayrola...

Her günüm bir sonraki günle ilgili planlar yapıp coğunu gerçekleştirememekle geçiyor bu ara...
Bir türlü bir yerlerinden tutturamiyorum hayatı...
Uzun zaman oldu dağılalı ve öylede bıraktım ama düşününce kendimi tanıyamıyorum artık bu kosusturmaca içinde tek istediğim uyumak...
Fırsat buldukça bir yerlerde kıvrılıp uyumalarım da ondan...
Yarınla ilgili planım da, kızları yakınımızdaki bir okula götürüp anaokulu seçeneklerini araştırmak ardından bir baska yuvayla görüşmek vs. iken hepsi değişti.
Zaten gittikleri bir yer var ama şartları değişik seçenekleri araştırma gayreti benimkisi biraz daha ekonomik olsun diye, neyse sağlık olsun... Yarın sevgili annemi dr.a goturup muayene ettirmem gerekiyor çünkü elleri tutmuyor, daha evvel ameliyat oldugu bir kas sıkışması tekrarlamış tekrar ameliyat olması gerekiyormus 2.bir görüş alalım dedik... bir taraftan da böbregi taş yapmış onu düşürmeye çalışıyor, haliyle sancılı bir süreç...
Bugun ugradigimda, Mart'tan beri babamı ilk defa biraz iyi gördüm koskoca 3 ameliyat ki, sonuncusunda az kalsın masada kalıyordu:(
Halihazırda oksijen makinasıyla hayatına devam ediyor ama benim hala umudum var ve gördüğüm kadarıyla o da benimle hemfikir.
Bunca zamandır kızıp, kavga ettiğim inadını ilk defa takdir ediyorum... umarım daha da devam eder, çünkü henüz onsuzluğa hiç hazır değilim...
Zaten hiçbir zaman da olunamazmış böylesine ciddi bir rahatsızlık sürecinde keşfedilmiş olsa da, bu duygu hala umudum var onunla geçirilecek yıllar adına...
Canim Babam cok seviyorum seni.
Bakınca 5 ay oldu bu tatsız durumların içinde olalı ama, hayat bir yandan da olanca hızıyla oradan buradan akıp gitmeye devam ediyor inanılmaz süratiyle...
Bugune dair de, bir sürü planım vardı sabah kızları okula biraktıktan sonra kendimi dr.a goturup, uzun zamandır devam eden bas ağrılarıma baktıracaktım ki, benim kolay kolay başım ağrımaz, oysa şimdi beynimin sağ tarafında 2 fil devamlı davul çalıyor ama olamadı. Kızları aldım eve bıraktım, bir okulla gorusmeye gittim geldim uzun zamandır uzamış ve bakımsız saçlarıma çeki düzen verdirdim, neticede kafayla ilgili en azından bir işi halletmiş oldum ama filler bu güzelliği pek takıyor görünmemekte :)
Bir yandan da, kızların tuvalet eğitimi devam etmekte... gündüzü hallettik ama gece biraz prostatlı bir seyir izliyor.
Bu gece Ece'nin ilk bezsiz aksamı az sonra çişe tutup uykusunu açıcam,sonra tekrar uyutmaya çalışıcam çok saçma di mi? ama boyle yapılması gerekiyormus ya da, hiç uyandırmıcam artık yatak ıslaklıgı rahatsız edene dek uyusun öyle de olmaz ki ne zormus...bu salak detayları yazıyorum ki, bu iş hallolup bittiğinde okuyup , 'bak sahi o konuda da ne uğraşmıştım' diye kendime gaz verebileyim, aksi takdirde mevcut hararetle benim araba su kaynattı kaynatacak...
Zaten bu ara hepi topu 2-3 saat uyuyabiliyorum ve hanımlari cise kaldir geri yatır durumlarindan sıyırdım ama şu Sedergini kim bulduysa, Allah razı olsun...
Benim favori stand up ilacım oldu biraz da, duygusal bir bağ oluştu aramızda kendisiyle, 'hadi beni kendime getir uyandır' diyorum hopp ayaktayım Plasebo etkisi super bu ara beni bir o anlıyor zaten...
Sabah eşimin arkadası dogum yapmıs onu ziyarete gidilecek...
sonrası annemle hastane...
Eve gel kızlarla yemek ve oglen uykusu.
Uyuttuktan sonra bir arkadasımla okul ziyaret bilgi almaca
Aksam uzeri kızların uyanık sattlerinde bahcede golge oyunları yarınki hava sıcaklıgına gore..
Aksam yemegi uykusu vs. telaşı ...
Bir gun daha bitti yine daha başlamadan ya dur bakalım kaçını halledebilicem...
Neyse, yol yakınken uyuyayım bari.
Sabah ola Hayrola...

4 Şubat 2011

Agaclarda hiç vakvak yok...




Kizlarim nihayet konusmaya basladi..Hala benden başkası cok fazla anlayamıyor olsa da cumleler pıtır pıtır dokulmeye basladı...

Alyoş
ayakkabı ,ayapidi
battaniye - badidi
su - bılı bılı

Ecoş
yaprak ,vak vak
yok -vok

31 Ocak 2011

Var mı?

İlk hatirladiginiz hatiralar neler cocuklugunuza dair?
ya genclik yillari?

aklima gelen ilk kalp carpintilari hani asik oldugumuzu zannettigimiz, aradi mi? geldi mi telaslariyla gunu gune ekleyip, deli bir telas tum dunya sanki onun etrafinda donuyor gibi yasadigimız, icimizde binlerce kelebegin ucustugunu sandigimiz ama omru de kelebek kadar olan asık gunler..

sonra, okul yillari, sınıfı gectin mi? kaldin mi? universiteyi kazabilecek miyim?

kazanamadin hadi hosgeldi iş hayati..para kazanma ve birseyler olabilme cabasi..

derken evlilik kararı ..senin sevdiginle degil seni sevenle evlen dusturuyla secilen esler baslayan cift kisilik hayatlar...sende seveceksin elbet hic sevmeden olmaz ama gordum ki askla evlenenlerin omru daha kısa nedense...

cocuklar, bebeklerimiz hayatlarimiza eklenen kocaman hic bilemedigimiz sorumluluklar...hic tahmin edemeyecegimiz buyuklukte bir ask...

kendi adima anladim ki, hayat gercekten baska birilerinin sorumlulugunu aldigin anda basliyormus esas...evliyken de esine karsi sorumlusun elbette ama cocuklarla olan kadar buyuk bir sorumluluk degilmis aslinda...

oysa anne olunca, en azindan kendi basinin caresine bakana dek herseyiyle ilgilenmen gereken iki kucuk kalp carpiyor seninle birlikte benim icin boyle...ne yediler ? aman hasta olmasinlar, sozlerime dikkat ediyim de hayatlarinda geri donulmez sacma sapan travmalar yaratmiyim cabasi...

ne kadarini nasıl basarabildigimiz herkesin kendine dusen pay hayattaki ama anladim ki en zoru buymus..

var mi bir dogru olmasi gereken izlenmesi gereken yol bilen yok..oyle cok gorus var ki her konuda hangisi dogru? hangisi uygulanabilir deneme yanilma yoluyla ogrenilebilir ancak..

yemek yemiyorlar diye turlu tarifler denediginde oluyor, oturup sonunda hepsini kendin yedigin, peki caniniz ne isterse onu yiyin diye biraktiginda kuru ekmegi kemirdiklerini gorup icinin parcalandigi...

hep bir vicdan azabi bas kosede...

bir arkadasim 'annelik bitmek tukenmek bilmez bir vicdan azabı' demisti dogru galiba...

ne yapsan yetmiyor hep birseyler eksik kaliyor duygusu bas kosede...

var mi bir kolayi?

bilen varsa soylesin...

1 Aralık 2010

ANJELIKA AKBAR - LOVE (edit)




Bu aksam kendime bir güzellik yapip Alex Vartman'ın Satsang-Sebepsiz yere mutlu olmak seminerine katildim...

hani benim gibi mutlu olmak için sebepleri varken dahi mutlu olmayı beceremeyen bir kımıl zararlisina bile iyi geldi ve yeni birseyler ögrendim...

ama esas ögrendiklerimizi hayata geçirebilmekte ya mesele bakalim bunu ne kadar uygulayabilecegim...

hep dışarlarda bir yerlerde veya birilerinde aradiğimiz tum mutlulugun aslinda sadece içimize bakarak göreceğimiz kadar yakinimizda olduguydu konu...

bu kadar basit olunca bunyeye ters geliyor haliyle... alişmiş ya debelenmeye idrak edemiyor ama 10 dakikalik bir içe donus meditasyonu bile yeterliymiş meğer...

hatta eve donunce tekrar bile ettim ki bu benim gibi maymun iştahlı birisi için başarı olarak nitelendirilebilir...

Pek keyifliydi...

29 Kasım 2010

Nereye Böyle (Nazan Öncel)

Anlamadan, dinlemeden nereye boyle...

Hani Nazan Oncel'in bir sarkisi vardir ya Tarkan da düet yapar ...
Çok sevdigim sarkilardan biri ...
Anlamadan dinlemeden son sözümü söylemeden nereye böyle...
Sözlerindeki anlama da doyamam muziğine de...
Dünden beri dilimde bu sarki sanki su an yasadiklarimi söylüyor.
Öylesine ben ki...
En sevdiklerimden birisi tarafindan silindim dün, sildiği basit bir internet sitesi belki ama hayatimdan da gidişinin habercisi...
Oysa aklimda hep bir yerlerde, bir şekilde konuşmayı becerebilmek vardi ve ondandı bu zamana birakma...
Sadece zaman lazim diyordum biraz durulsun herşey konuşulur halledilir yanlış anlaşılmalar nasılsa...
Bunca yaşanmışlık bu kadar çabuk bitmezdi, bitemezdi...
Doğrusu budur diye düşünmüştüm...
Birbirimize biraz zaman verirsek daha sakin bakariz olana bitene...
Oysa ki bitmiş çoktan...

21 Ekim 2010

Portakali soydum, başucuma koydum...

şimdi benim aslinda öncelikle şu ellerimi yemekten vazgecmem lazim...
kızlar büyümeden deyip duruyorum ya , büyüdüler artık saka maka 3 yasinda oldu benim kaymakli kurabiyelerim ve haftanin 2 günü oyun grubuna başladik...daha çok yeni ama şimdiden orada söylenen şarkilari mirildaniyor olmalari hoşuma gitti..

ama ben hala ellerini kemiren anne, gecen anaokulunda cebime sakladim ellerimi utancimdan oyle çok yemisim ki, kan icindeydi parmaklarım....hani birisi görse, ' nedir bu kadinin manyakliği acaba' diye düşünür haliyle.. sahi nedir bu vampirliğimin sebebi ? deli olucam... bir şeylere kafayi takmaya göreyim, aninda başliyorum kendimi kemirmeye...kendine guvensizlik diyen de, oldu içindeki ofkeyi dışa vuruş şeklidir diyen de... onca kendini bilme, farkindalik kitabi filan okudum ve hala da okumaktayim sözde ama, daha kitap bitmeden uçuveriyor altini çizip de yapicam bunlari dediğim şeyler...

ama yok hala o acelesi olan tavşan kosusturmaları..gecen bir arkadasim, ' hep böyle panik ve telaşli misindir?' dedi. Önce biraz bozuldum, ama bu ara bu tarz söylenen sözlere veya tavirlara bozulma emareleri gösteren konuların da iyice içine giriyorum...'neden bozuldum şimdi neydi hissettiğim duygu' diye... bunu da okudum bir yerlerde, bir kitapta daha doğrusu diyor ki; eleştirdiginiz veya eleştirildiğiniz ne varsa o duygunun içine girin ve anlamaya çalişin... giriyorum da, çikabilene aşk olsun. her birşeyin içinden çıkmayi başardim da bunlar kusur kaldi pek hayirli görmüyorum sonumu ya hayirlisi...

aslinda bende oldum olası var bu maymun iştahlilik ama artik bir değişsem yahu anne oldum yaaa...ne kadar anne olabildiysem bu da ayri bir tartişma konusu aslinda...bu ara hiç mennun değilim anneliğimden... şimdi şu yazdiklarimi buraya kadar okuyanlar bana 'kendini sevme' terapisi önerecekler eminim ...neresinden başlasam elimde kaliyor ellerimde de hayir birakmamişim ki...

otur meditasyon yap diyen arkadaşlarim şuncacik yazamadiklarimda bile nasil da daldan dala atladiğimi görür de anlar mi acep zihnimdeki koşuşturan tavşanin kargaşasini...her bir soruya buradan karşilik vermiş olayim da tekrar kafa ütülemesinler derdindeyim ya ütüleyecekler nasilsa:)

boyle işte..

imla kurallariyla oldum olasi yok aram ondan böyle ikide birde üç nokta yanyana koyup geçiştiriyorum ...virgülün , noktanin yerini bir gün öğrenicem elbet ama artik bunu anlamaya çalişmaktan da çok sıkıldım...oysa kitap okurken filan çok da dikkat ediyorum ama uygulama sifir...bir arkadaşim burada yazdiklarimi düzeltip bana geri yolluyordu bir ara görür de ders alirim diye... bakti benden bir halt olmayacak vazgeçti...iyi de zaten o şekil yazmaya çalişsam bu kadar döktüremem ki uçar , kaçar kelimeler aklimdan...

ve anladim ki, (ki den sonra virgül var hatirliyorum bir yerlerden ama bu ki o ki mi Allah kerim) Okul yillarinda tökezlediğim tüm derslerden hayatim boynca kalmişim da, haberim yok galiba ya da artık var:) (yaşasin bak bunun da farkindayim aferin bana otur 5:)

ingilizce konusu da öyle, asla tastamam olamamiş bir parçasi hayatimin ... ondan da kalmiştim bir dönem okuldayken...sonrasinda da silmişim gitmiş ...hoş bunu fark edeli beri düzeltmeye çalişiyorum ama nafile....

şu farkindalik mevzusu da bir acayip, oldukça da kazik bir konu ...önce neden ben böyle yapiyorum ya da hissediyorum diye debeleniyorsun ve bulabiliyorsun da, sebebini ama ya sonrasini çöz çözebilirsen....şuncacik yazidan çıkan dersler:)ellerini yememeyi çöz,
imla kurallarini öğren,
ingilizceyi hallet,
kendini sev, kendine bu kadar sövme filan listeye bak...
şu üç nokta yanyanayi kim bulduysa Allah razi olsun bu arada onu da yanliş kullandiğima adim gibi eminim ya boşverrr:)


Kizlarim, kurabiye hanimlarim, Pazar akşamindan beri hastalar ...bir kusma, bir ateş bugün biraz toparladilar gibi de, bunca uykusuzluğa kendime vakit ayirmak adina bende iki satir yazayim dedim...

eskiden bu blogda birseyler yazarken daha bir özenir ve beğenilsin isterdim nedense? birileri keşfedecek de köşe yazari mi yapacak sandim acep? hani eskiden her banyoda şarki söyleyen kendini Unkapani plakçilarda kaset çikartirken hayal ederdi ya...tamam bende yaptim itiraf ediyorum:)

köşe yazari olabileceğimi de sanmışımdır,vardir öyle abuk hayallerim ..ama şimdi farkina vardim ki (amma çok şeyin farkina varmişim be kardeşim) içimden geçenleri yazip rahatlamaksa amaç, en azindan benim için öyle, yaziyim gitsin...yoksa aman bunu da saçma yazmişim deyip deyip ayirdiklarimdan bir kitap çıkacak..blog da amacini kaybetti kaybedecek...hani kizlarin gelişimi ve başima gelen halleri güncel tutma çabasiydi maksat...

aslinda ben bu ara bir dış hatlar terminaline kadar bile gitmeyi becerebilsem iyi gelecek ...
nasil bir kacip gidesim var anlatilasi degil, iş hatlar terminali bile olabilir ...hoş pasaportunda süresi bitmiş durumda hani , oturup sabah akşam hayal kursam eldeki maddiyatla ancak pasaport idaresine kadar gidebilirim gibi gözükmekte ya olsun...

arada kullandiğim virgüller filan tamamen atmasyon hani belki denk getirmişimdir dedim:)

böyle işte bendeki dumur haller...

fena yani , kafada kalan son keçiler de Exit nerede diye bakinmakta:)

25 Ağustos 2010

Şaka gibi...

Bu blogu yazamayali oldu bir sure, uzunca bir sure hemde..
sebebi, Sirdela adina takintili bir manyak tarafindan tacize ugrayip hacklenmesi miydi anlamadim... cunku cok uzun zamandir giremiyordum ne mailime ne de bloga derken bu sabah bir deniyim dedim ve burdayim...inanamiyorum ...bu ismi tamamen ben uydurdum sanirdim oysa simdi google dan aratinca bir suru bisiy cikiyor anlayamadigim...

neyse bir daha olmamasi temennisiyle simdilik dokturebildigimce doktureyim bari...

son yazdigim yaziya baktim once soyle bir de...zaman şaka gibi gerçekten ucu sonu belirsiz anladik da, acelesi ne onu algilayabilmis degilim ...bu kadar hizli akip gitmesindeki sebep nedir? Tabakhaneyle bir alakasi var midir?gibi aptal sorular ususuyor kafama

bu ara pek anlamli seyler pek gelmiyor aslinda biraz kafayi yemis bir halde olmamdan belki de...

bilmem kacinci yardimci kadini da gonderdikten ve 3 haftadir kizlarla bir basima evde bogusmaktandir herhal ya da, ben hayatimda ilk defa SABIR denen kelimeyi iliklerime kadar hissederek yasadigimdandır bilmiyorum ama kizlar dogmadan once birileri su an becerebildiklerimden bahsetmeye kalksa sıkı bir sopa yerdi tarafimdan..aklini mi kacirdin? diye girer neresinden cikardim allah bilir...

cok yorgunum, bir o kadar da ümitsiz..ümitsizligim adam gibi bir kadin bulamamakla alakali aslinda ama hepsini 9.8 rihter olceginde sarstigindan en baskosesinde ruhsal dumurumun...

her sabah ayni bildik tanidik dolap beygirinin etrafinda donmeye baslayip aksam 9 a kadar devam eden bir hayatim var su ara..

tek tesellim kizlarin keyifli ve saglikli olmalari...

haa bir de, bunca manyakligima ragmen su gunleri herhangi bir antidepresan kullanmadan gecirebiliyor olmam...kim kime ne geciriyor cok anlasilmasa da bu da bir avuntu iste...

boyle yani

pek yakinda hayata donebilmeyi arzu ediyor muyum onu da bilmiyorum aslinda...

birilerine laf anlatmadan gecen bu gunler oldukca yorucu ama hic tanimadigin birisiyle tum gunu bir evde gecirmekle karsilastirdigimda, ne neyin neresinde kaliyor artik algilayamiyorum...

dag gibi ütüyü yaparken ya da ev, temizlerken, birisi su isleri hallediyordu ne guzel dedigim olmuyor degil ama sonra sacma detaylarla tum gun dilimin sistigi geliyor aklima duruyorum....

bu boyle gitmez illaki birileri bulunacak cunku kapasitesizligimi gayet iyi biliyorum ama su yardimci olamayan kadinlarla olmaktan bayagi bir gina gelmis durumda...

Gulcan'i cok ozluyorum 1 yila yakin bizimle olup kizlarla da muhtesem vakit geciren ve bana da soluk aldiran guzel kadinimi...hatta tekrar calisabilmeyi bile dusunmustum o varken ama yok artik..

iste boyle...
yazacak oyle cok sey vak ki aslinda ama simdilik boyle bir dokulesim geldi...iyi de geldi aslinda ozlemisim dokturmeyi...